""DİNİNİZLE İLGİLENEN,DERDİNİZLE İLGİLENMİYORSA,BİLİNKİ O TAM BİR SAHTEKARDIR"" Macar Atasözü.
HOŞ GELDİNİZ
Ziyaret etiğiniz için teşekkür ederiz,burada huzurlu bir vakit geçireceğinizden eminim.Yine bekleriz,

GAYB (GELECEĞİ GÖRMEK

GAYB (GELECEĞİ BİLMEK,GELECEĞİ GÖREBİLMEK) 1. Göz önünde olmayan, gözle görülmeyen, gizli olan, hazırda olmayan. 2. Akıl ve duyular yoluyla hakkında bilgi edinilemeyen varlık alanı. 3. Henüz içinde yaşanılmayan gelecek zaman ve gelecek zaman içerisinde meydana gelecek olaylar. “Şüphesiz ki göklerdeki ve yerdeki gaybı sadece Allah bilir.” (Kur'an-ı Kerim 49/18) 4. Öldükten sonra dirilme, cennet, cehennem, hesap günü gibi insanın duyu organları ve akıllarıyla haklarında bilgi edinemeyecekleri âlem. “Gerçek müminler gayba inanırlar, namazlarını kılarlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan Allah rızası için harcarlar.” (Kur'an-ı Kerim 2/3) İslam’a göre Allah’ın dışında mutlak gaybı hiç kimse bilemez. Peygamberler bile ancak Allah’ın bildirdiği kadarını bilirler. Sihirbazların, falcıların, kâhinlerin ve şeytanların gaybı bilmesi mümkün değildir.

MİLLÎ EĞİTİM BAKANLIĞI YAYINLARI.4602 /YARDIMCI VE KAYNAK KİTAPLAR DİZİSİ  271/  Dini Terimler Sözlüğü:Sayfa:105

B) Gayb Bilgisi

Dinî terminolojide gayb tabiriyle, “akıl ve duyular yoluyla hakkında bilgi
edinilemeyen varlık alanı” kastedilir. İslâm inancına göre gayb bilgisi
yalnızca Allah’a aittir, Allah’tan başkası gaybı bilemez. Konu inanç alanında
çok kolay ve pürüzsüz görünse de günlük hayat öyle değildir.

İnsan yaratılışının gereği olarak bilinmeyen ve görünmeyene, esrarengiz
olana karşı daima ilgi duymuş, onun bu istek ve ilgisi vahiy yoluyla ve peygamberler
aracılığıyla belli ve yeterli ölçüde karşılanmış, fakat geride kalan
boşluk ve sorular da her dönemde çeşitli çevrelerin istismarına konu olmuştur.
İlk devirlerden itibaren gaybdan haber vererek insanların ilgisini
çeken ve bu yolla itibar ve servet kazanan kâhin, büyücü, arrâf, falcı, medyum,
ruhçu gibi şahısların hemen her toplumda görülmesi ve bunlar etrafında
daima bir grup insanın kümelenmekte oluşu bunun açık örneğidir.

Halbuki Resûl-i Ekrem, Allah’ın en sevgili kulu olmasına rağmen onun
hakkında Kur’an diliyle meâlen şöyle buyurulur: “De ki; Allah’ın dilemesi
dışında ben kendime herhangi bir fayda veya zarar verecek güce sahip değilim.
Eğer ben gaybı bilseydim elbette daha çok hayır yapmak isterdim ve
bana hiçbir fenalık dokunmazdı. Ben sadece inanan bir kavim için bir uyarıcı
ve müjdeleyiciyim” (el-A‘râf 7/188). Yine Kur’an’da gaybı bilenin sadece
Allah olduğu sıklıkla tekrar edilir, Allah’tan başka hiçbir varlığın gaybı bilmediği
açıkça belirtilir (el-En‘âm 6/59; et-Tevbe 9/105; er-Ra‘d 13/9; en-Neml
27/65). Peygamber Efendimiz de gaybdan haber veren kimseye inanan
kimsenin kırk gün namazının kabul olunmayacağını, vahyi ve kitabı inkâr
etmiş olacağını bildirerek (Müslim, “Selâm”, 125; İbn Mâce, “Tahâre”, 102)
ağır bir tehdit ve uyarıda bulunmuştur.

Konuyla ilgili Kur’an âyetleri ve Hz. Peygamber’in açıklamaları dikkatlice
incelendiğinde, gelecek bilgisi, bir şeyin Allah katındaki veya âhiretteki
durumu gibi mutlak gaybın sadece Allah tarafından bilindiği, izâfî ve nisbî
gaybın ise Allah’ın müsaadesi ve sünnetullah çerçevesinde insanlar tarafından
bilinebileceği sonucu ve ayırımı çıkarılabilir. İzâfî gayb, yaratıklardan
yalnızca belirli bir kısmının ilminin ilişkili olduğu şeyler diye tanımlanmaktadır.
Bilgi ilişkisi olmayana göre bu gayb iken ilişkili olana göre gayb olmaz.
Meleklerin bilip insanların bilmediği, insanlardan birinin bilip diğerinin
bilemediği meseleler böyledir. İnanç alanında kalan, varlık ve mahiyeti hakkında
aklî ve naklî deliller bulunan fakat duyularla idrak edilemeyen hususlar
da bu kapsama girer.


Bu açıklamalar ışığında ifade etmek gerekirse, İslâm dini insanın gayb
âlemine karşı duyduğu ilgi ve merakı giderecek temel bilgileri Hz. Peygamber
aracılığıyla duyurmuş, bu bildirilenlere inanmayı gayba inanma olarak
nitelendirip inanç esası haline getirmiştir. Fakat insanın ilgi ve hayal dünyasının
bu sınırda durmayacağını, gayb âlemiyle ilgili olarak vahyin bildirdiğinin
dışında ve ötesinde bir arayışa girebileceğini de göz önünde bulundurarak
temel bazı prensipler koymuştur. Bunlardan biri, Allah’tan başka kimsenin
gaybı bilmediğidir. Bu ilke aynı zamanda, meydana gelecek olayları,
kişilerin Allah katındaki veya gelecekteki durumlarını bildiğini iddia ederek
gaybdan haber veren kimselere inanılmasını da yasaklamak demektir. Çünkü
gaybı bilme iddiası dinen doğru olmadığı, insanların bilgisizliğinin ve
zaaflarının sömürüsü olduğu gibi buna inanılması ve bu kabil kimselerden
yardım umulması da İslâm inancına aykırıdır.

Bununla birlikte toplumumuzda, gaybı bildiğini ve gaybdan haber verdiği
izlenimini veren hatta bunu açıkça ileri süren şahısların, dinî konularda
yeterince bilgisi bulunmayan kesimleri, sıkıntı ve ihtiyaç içindeki kimseleri
acımasızca sömürdüğü de bilinen bir gerçektir. Günümüzde medyum ve
falcıların etrafındaki insanların öğrenim ve sosyal statü seviyesinin toplum
ortalamasının bir hayli üzerinde olması, olayın modern bilim eksikliğinden
değil gerçek dinî bilgi ve şuur eksikliğinden kaynaklandığını göstermektedir.
Bu tür olumsuz görüntünün Batı ülkelerinde de bir hayli yaygın olduğu bilinmektedir.
Bunu önlemenin tek yolu ise, İslâm dininin doğru bir şekilde
öğrenilmesi ve öğretilmesidir. Dinin varlıklar âlemine, dünya, ölüm ve ölüm
ötesine ilişkin açıklamaları insanları bu tür sapma ve saplantılardan koruyacak
güçtedir.

Bid‘atla ve gayb bilgisiyle ilgili yukarıdaki temel bilgilerden sonra burada,
günümüz modern toplumlarında hızlı bir şekilde yaygınlaşma eğilimi
gösteren ve zaman zaman da dinî inanış niteliği kazandırılan, hatta dinî
çerçeveye oturtulan bazı yanlış inanış ve davranışlara değinilecektir.
DİB.Yayınları İlmihal Kitabı
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol