""DİNİNİZLE İLGİLENEN,DERDİNİZLE İLGİLENMİYORSA,BİLİNKİ O TAM BİR SAHTEKARDIR"" Macar Atasözü.
HOŞ GELDİNİZ
Ziyaret etiğiniz için teşekkür ederiz,burada huzurlu bir vakit geçireceğinizden eminim.Yine bekleriz,

Kutsal Kitap ve Kitaplara İman

              KİTAPLARA İMAN
a) İlâhî Kitap Kavramı ve Kitaplara İman
Kitap, sözlükte "yazmak ve yazılı belge" anlamına gelir. Terim olarak
ise, Allah Teâlâ'nın kullarına yol göstermek ve aydınlatmak üzere peygamberine
vahyettiği sözlere ve bunun yazıya geçirilmiş şekline denilir. Çoğulu
"kütüb"dür. Hıristiyan ve yahudilere ilâhî kitap olarak İncil ve Tevrat verildiğinden
onlara "Ehl-i kitap" denilmiştir. İlâhî kitaplara Allah katından indirilmiş
olması sebebiyle "kütüb-i münzele" veya "semavî kitaplar" da denilir.
Kitaplara iman, Allah tarafından bazı peygamberlere kitaplar indirildiğine
ve bu kitapların içeriğinin tümüyle doğru ve gerçek olduğuna inanmak demektir.
Yüce Allah Hz. Peygamber'e, "İşte onun için sen (tevhide) davet et ve
emrolunduğun gibi dosdoğru ol. Onların heveslerine uyma ve de ki: Ben Allah-
'ın indirdiği kitaba inandım ve aranızda adaleti gerçekleştirmekle
emrolundum..." (eş-Şûrâ 42/15) diye hitap etmiş, müminlere de "Ey iman
edenler, Allah'a, peygamberine, peygamberine indirdiği kitaba ve daha önce
indirdiği kitaba iman ediniz. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini
ve kıyamet gününü inkâr ederse tam mânasıyla sapıtmıştır" (en-Nisâ
4/136) buyurarak, kitaplara inanmanın bir iman esası olduğunu belirtmiştir.
İslâm'da iman esasları birbiriyle bağlantılı ve birbirinden ayrılmaz olduğu için
kitaplara iman diğer esaslardan ayrılmaz. Allah'a inanmak, bizi O'nun birer
yol gösterici olan peygamberler gönderdiğini kabul etme sonucuna götürür.
Peygamberlere iman da onların Allah'tan getirip tebliğ ettiklerini tasdik etmeyi
gerektirir. Peygamberlerin tebliğ ettikleri şeyler de Allah'ın kitaplarıdır.

Her ilâhî kitap bir peygamber aracılığıyla gönderilmiştir. Kendisine kitap
indirilen peygamber de, ondaki emir ve yasakların uygulanmasını göstermiş
ve bunların yaşanabilir olduğunu ortaya koymuştur.
İlâhî kitaplar konusu Allah'ın kelâm sıfatı ile ilgilidir, bu sıfatın eseridir.
Peygamberlerine vahiy yoluyla bildirildiği mesajının ortaya çıkmış şeklidir.
Peygambere indirilen kitaplara ilâhî kitap denilmesinin sebebi, bu kitapların
Allah tarafından gönderilmesi, söz ve içerik olarak onlarda hiçbir beşer katkısının
bulunmamasıdır.

Bizler bugün kitapların şu andaki şekillerine değil, Allah'tan gelen bozulmamış
şekillerine inanmakla yükümlüyüz. Çünkü ilâhî kitaplara inanmadıkça
kişinin imanı gerçekleşemez. İlâhî kitaplardan bir kısmı tamamen kaybolmuş,
bugün için elimizde ondan hiçbir şey kalmamıştır. Hz. İbrâhim'in
sahifeleri böyledir. Tevrat, Zebur ve İncil ise zamanla insanların iyi veya
kötü niyetli müdahaleleri sonucu değişikliğe ve bozulmaya uğramıştır. Allah'ın
vahyettiği şekilde varlığını korumuş, hiçbir bozulma ve değişikliğe
uğramadan günümüze kadar gelmiş ve kıyamete kadar da bu özelliğini sürdürecek
olan yegâne kitap Kur'ân-ı Kerîm'dir: "Kur'an'ı kesinlikle biz indirdik.
Elbette onu yine biz koruyacağız" (el-Hicr 15/9) âyetiyle Allah, insanlara
Kur'an'ın ilâhî koruma altında bulunduğunu ve kıyamete kadar değişikliğe
uğramadan kalacağını bildirmektedir.
 
Kur'ân-ı Kerîm, kendinden önceki kitapları tasdik etmiş, fakat onların
koymuş olduğu bazı hükümleri ortadan kaldırarak yeni hükümler getirmiştir.
Mümin olabilmek için, Hz. Peygamber'e ve ona indirilen Kur'an'a uymayı
ısrarla vurgulamıştır (bk. Âl-i İmrân 3/31; en-Nisâ 4/47; el-Mâide 5/15;
el-En‘âm 6/153; el-A‘râf 7/3). Buna göre Ehl-i kitabın mümin diye nitelenebilmesi
ve kurtuluşa erişebilmesi için Hz. Peygamber'i ve Kur'an'ın hükümlerini
gönülden benimsemesi gerekmektedir.

     Peygamber göndermek ve kitap indirmek Allah için bir görev ve zorunluluk
değildir. Fakat insanların peygamberlere ve kitaplara ihtiyacı vardır.
Gerçi insan yaratılırken birtakım yeteneklerle donatılmıştır. Bu yetenekler
sayesinde insan kendi gayretiyle kendisi, çevresi ve diğer yaratıklar hakkında
bazı bilgiler edinebilir, birtakım gerçekleri kavrayabilir. Fakat bütün bunlar
sınırlı ve kendi gücü oranındadır. İnsanın gücünü aşan hususlarda, yeterli
olmadığı konularda ilâhî yardıma, vahye ve kutsal kitaba olan ihtiyacı
ortadadır. İnsanın bu ihtiyacını en iyi bilen Allah, kuluna bir lutuf ve ikram
olarak peygamberleri aracılığıyla kitaplar indirmiş ve yol göstermiştir. İlâhî
kitaplar indirildiği ümmet için Allah'ın hükümlerinin açıklandığı ilk kayAKAİD
naktır. Dinin inanç esasları, amelî ve ahlâkî hükümleri, farz ve haramlar
kitap ile belirlenir.

İlâhî kitaplar doğrudan Allah katından gelir. Bu bakımdan hem söz hem
de mâna açısından Allah kelâmıdır. İlâhî kitapların hedefi ise insanlığı sapıklıktan
kurtarmak, hidayete, iyiliğe, aydınlığa çıkarmak ve sonunda iki
dünyada mutlu kılmaktır.

b) İlâhî Kitaplar
İlâhî kitaplar Allah kelâmı olmak bakımından aralarında farklılık bulunmamasına
rağmen, hacimleri ve hitap ettikleri kitlenin büyüklüğüne göre,
suhuf ve kitap olmak üzere ikiye ayrılırlar.

aa) Suhuf
Sahife kelimesinin çoğulu olan suhuf, dar bir çevrede, küçük topluluklara,
ihtiyaçlarına cevap verebilecek şekilde indirilen birkaç sayfadan oluşmuş küçük
kitap ve risâlelere denilir. Kur'ân-ı Kerîm'de Hz. İbrâhim ve Mûsâ'ya indirilen
sayfalardan bahseden iki âyet vardır (en-Necm 53/36-37; el-A‘lâ 87/14-
19). Bunun dışında Kur'an'da ve mütevâtir hadislerde suhuf ile ilgili bir bilgi
bulunmamaktadır. Ebû Zer'den rivayet edilen bir zayıf hadise göre sayfaların
sayısı 100 olup şu peygamberlere indirilmiştir: Hz. Âdem'e 10 sayfa, Hz. Şît'e
50 sayfa, Hz. İdrîs'e 30 sayfa, Hz. İbrâhim'e 10 sayfa (bk. Süyûtî, ed-Dürrü'lmensûr,
VIII, 489; Âlûsî, Rûhu'l-meânî, XV, 141-142). Bugün bu sayfalardan
elimizde hiçbir şey yoktur.

Suhufa göre daha hacimli ve kitap şeklinde olan ve evrensel mesajlar içeren
ilâhî kitaplar ise Tevrat, Zebur, İncil ve Kur'an olmak üzere dört tanedir.

bb) Tevrat
Tevrat İbrânîce bir kelime olup "kanun, şeriat ve öğreti" anlamlarına gelir.
Hz. Mûsâ'ya indirilmiştir. Tevrat'a Ahd-i Atîk ve Ahd-i Kadîm de (Eski
Ahit) denilir. Tevrat'ın aslının Allah kelâmı ve peygamberine indirdiği kutsal
bir kitabı olduğuna inanmak her müslümana farz olup, bunu inkâr etmek
kişiyi küfre düşürür. Çünkü Kur'ân-ı Kerîm'de Tevrat'ın Allah'ın kutsal kitaplarından
biri olduğu açıklanmıştır: "Biz, içinde doğruya rehberlik ve nur
olduğu halde Tevrat'ı indirdik..." (el-Mâide 5/44).
Tevrat Hz. Mûsâ aracılığıyla İsrâiloğulları'na gönderilmiştir. Ancak onlar
tarihte yaşadıkları sürgün ve esirlik dönemlerinde Tevrat'ın Allah'tan gelen
şeklini koruyamamışlardır. Tevrat'ın asıl nüshası kaybolunca, yahudi din
bilginleri tarafından kaleme alınan Tevrat nüshaları ortaya çıkmıştır. Bugün
elde mevcut olan Tevrat tahrif edilmiş, bütünüyle ilâhî kitap olma özelliğini
yitirmiştir.

cc) Zebur
Kelime olarak “yazılı şey ve kitap” anlamına gelen Zebur, Hz. Dâvûd'a
indirilmiş olan ilâhî kitabın adıdır. Bu konuda Kur'an'da şöyle buyurulur:
"...Gerçekten biz, peygamberlerin kimini kiminden üstün kıldık. Dâvûd'a da
Zebur'u verdik" (el-İsrâ 17/55).
Zebur, ilâhî kitapların en küçüğü olup, yeni dinî hükümler getirmemiştir.
Bugün elde mevcut olan Zebur nüshaları, lirik söyleyiş ve ilâhîlerden, Allah'a
övgü ve hikmetli sözlerden ve birtakım nasihatlardan meydana gelmiştir.
Mezmûrlar adıyla Eski Ahid'de yer almaktadır.

dd) İncil
İncil kelime olarak “müjde, tâlim ve öğretici” anlamına gelir. Hz. Îsâ aracılığıyla
İsrâiloğulları'na indirilmiştir: "Kendinden önce gelen Tevrat'ı doğrulayıcı
olarak peygamberlerin izleri üzerinde, Meryem oğlu Îsâ'yı arkalarından
gönderdik. Ve ona, içinde doğruya rehberlik ve nur bulunmak, önündeki
Tevrat'ı tasdik etmek, sakınanlara bir hidayet ve öğüt olmak üzere İncil'i
verdik" (el-Mâide 5/46).
İncil'e, Allah'tan Hz. Îsâ'ya indirildiği şekliyle inanmak imanın gereklerindendir.
Fakat bugün İncil'in orijinal metni de diğer bozulmuş kitaplar gibi
elde yoktur. Bozulmuş ve insanlar tarafından müdahaleye mâruz kalmış
şekli vardır. İncil'e Ahd-i Cedîd de (Yeni Ahit) denilir.

Bir müslümana önceki kutsal kitaplarda bulunan bir hususun haber verilmesi
durumunda; eğer bu husus, Kur'an ve sahih hadislerdeki bilgilere uygunsa
kabul edilir. Âyet ve hadislere aykırı ise reddedilir. Âyet ve hadislerde
hiç bahsedilmiyor ve İslâm'ın temel prensiplerine de zıt düşmüyorsa Hz. Peygamber'in
şu tavsiyesi doğrultusunda hareket edilir: "Ehl-i kitabı tasdik de
etmeyin, tekzip de (yalanlamayın). Biz Allah'a, bize indirilene, İbrâhim'e...
indirilene inandık deyin" (Buhârî, “Tefsîr”, sûre: 2/11; “İ‘tisâm”, 25).

ee) Kur'an
Allah tarafından gönderilen ilâhî kitapların sonuncusu olan Kur'ân-ı Kerîm,
son peygamber Hz. Muhammed'e indirilmiştir. Sözlükte "toplamak, okumak,
bir araya getirmek" anlamına gelen Kur'an terim olarak şöyle tarif edilir:
AKAİD 103
"Hz. Peygamber'e indirilen, mushaflarda yazılı, Peygamberimiz'den bize
kadar tevâtür yoluyla nakledilmiş, okunmasıyla ibadet edilen, insanlığın
benzerini getirmekten âciz kaldığı ilâhî kelâmdır". Bu tarifte bazı hususlar
göze çarpmaktadır: "Peygambere indirilen" derken Hz. Muhammed kastedilmektedir.
"Tevâtür yoluyla nakledilmiş olan" derken, her devirde yalan
üzerine birleşmelerini aklın imkânsız gördüğü bir topluluk tarafından nakledildiği
ve nesilden nesile böyle geçtiği için onun, Allah'a ait oluşunun kesinliği
ifade edilmektedir. "Okunmasıyla ibadet edilen" derken de, okumanın
ibadet olduğuna, namaz ibadetinde vahyedilen metnin okunması gerektiğine
ve Kur'an tercümelerinin namazda okunmasının câiz ve geçerli olmadığına
işaret edilmektedir.

1. Kur'an'ın Nüzûlü
Kur'ân-ı Kerîm, Allah Teâlâ'dan Hz. Peygamber'e Cebrâil aracılığıyla ve
vahiy yoluyla indirilmiştir. Kolayca ezberlenebilmesi, kısa zamanda etrafa
yayılması, mânasının kolaylıkla anlaşılması, zihinlerde ve akıllarda derece
derece bir gelişme ve alıştırma sağlaması, inançların ve değer yargılarının
yavaş yavaş güçlenip kökleşmesi vb. sebeplerle, o bir defada toptan indirilmemiş,
yaklaşık 23 senede, bölümler halinde indirilmiştir.

       Yüce AllahKur'an'ın bir defada toptan indirilmeyişinin sebebini şöyle açıklamaktadır:
"İnkâr edenler: Kur'an ona bir defada topluca indirilmeli değil miydi? dediler.
Biz onu senin kalbine iyice yerleştirmek için böyle yaptık ve onu tane tane
okuduk" (el-Furkan 25/32).Âyetler doğrudan doğruya indiği gibi, çoğunlukla meydana gelen bir
olayın hemen sonrasında olayı çözümlemek ve sorulan soruları cevaplamak
için inerdi ki, âyetin inmesine sebep olan olay veya soruya “sebeb-i nüzûl”
(iniş sebebi) denilir.

Kur'ân-ı Kerîm kendisinin, bir âyette ramazan ayında, bir başka âyette
mübarek bir gecede, bir diğerinde de Kadir gecesinde inmeye başladığını
haber vermektedir (bk. el-Bakara 2/185; ed-Duhân 44/1-3; el-Kadr 97/1).
Kadir gecesinin ramazan ayında mübarek bir gece olduğu göz önünde tutulursa,
âyetler arasında bir çelişkinin de bulunmadığı anlaşılacaktır.

2. Kur'an'ın Muhtevası
İnsanları hem bu dünyada hem de âhirette mutluluğa kavuşturmak için
gönderilmiş bulunan Kur'ân-ı Kerîm başlıca şu konuları kapsamaktadır:

1. İtikad. Başta Allah'a iman olmak üzere peygamberlere, meleklere, kitaplara,
kazâ ve kadere, âhirete ait önemli konular ve inançla ilgili çeşitli
meseleler, Kur'an'ın kapsadığı konuların başında gelir.
2. İbadetler. Kur'an'da müslümanların yapmakla yükümlü bulundukları
namaz, oruç, hac, zekât vb. ibadetlere dair âyetler vardır.
3. Muâmelât. Kur'an bir toplumun devamını sağlayan ve toplum fertlerinin
aralarındaki ilişkileri düzenleyen birtakım hükümleri kapsar. Kur'an'da
alışveriş, emanet, bağış, vasiyet, miras, aile hayatı, nikâh ve boşanma gibi
kişiyi ve toplumu ilgilendiren konulara dair açıklamalar ve hükümler vardır.
4. Ukubat. İslâm toplumunun mutluluğa erişebilmesi, bu toplum fertlerinin,
İslâm'ın koyduğu kurallara aynen uymasıyla mümkün olur. Toplumun
düzenini bozan, insan haklarını ve yasakları çiğneyen kimseler cezayı hak
edecekleri için Kur'an bunlarla ilgili hükümleri de kapsamaktadır.
5. Ahlâk. Kur'an, kişilerin dünya ve âhiret mutluluğunun sağlamasına
yardımcı olmak üzere, ana babaya hürmet, insanlarla iyi geçinme, iyiliği
emretme, kötülükten sakındırma, adalet, doğruluk, alçak gönüllülük, merhamet,
sevgi... gibi ahlâkî hükümleri de kapsamına almaktadır.
6. Nasihat ve Tavsiyeler. İnsanlara emir ve yasaklar konusunda duyarlı
olmalarını, nefislerine esir düşmemelerini, dünyayı âhirete tercih etmemelerini,
dünyada imtihana çekildiklerini hatırlatan, çeşitli tehlikelerden koruyan
nasihat ve tavsiyeler de Kur'an'ın içerdiği konular arasındadır.
7. Va‘d ve Vaîd. Allah'ın emirlerine boyun eğip yasaklarından kaçınanların
cennetle mükâfatlandırılacaklarına, buyruklarını terkedip yasaklarını
çiğneyenlerin cehennemle cezalandırılacaklarına dair Kur'an'da pek çok âyet
bulunmaktadır.
8. İlmî Gerçekler. Kur'an, insanlığa gerekli olan ilmî gerçeklerin ve tabiat
kanunlarının ilham kaynağını teşkil eden âyetleri de kapsamaktadır. Kur'an,
bu ilmî gerçeklerden bir pozitif bilim kitabı gibi bahsetmek yerine insanları,
âlemin yaratıcısının kudret ve büyüklüğünü düşünmeye, Allah'ın nimetlerini
anarak O'nu yüceltmeye teşvik eder.
9. Kıssalar. Kur'ân-ı Kerîm önceki ümmetlerle, peygamberlerin hayatından
da söz eder. Ancak bunları bir tarih kitabı gibi değil, insanların ibret
alacakları bir üslûp ile anlatır.
10. Dualar. İnsan yapacağı işlerde sürekli Allah'ın yardımına muhtaç olduğu
için Kur'an'da çeşitli dualar da yer almıştır.

3. Kur'an'ın Mûcize Oluşu
Kur'an, üslûbu ve içeriği bakımından akıllara durgunluk veren, hayrette
bırakan büyük ve ebedî bir mûcizedir. Diğer peygamberlerin mûcizeleri,
dönemleri geçince bittiği, onları yalnız o dönemde yaşayanlar gördüğü
halde, Kur'an mûcizesi kıyamete kadar sürecektir.
Kur'ân-ı Kerîm hem söz hem de mâna yönünden mûcizedir ve eşsizdir.
Onun söz yönünden mûcize oluşu, Arap edebiyatının en üst noktada olduğu
bir dönemde inmesine rağmen, Araplar'a kendisinin bir benzerini getirmeleri
için meydan okumuş olması, onları bu konuda âciz bırakmasıdır:
"De ki: Andolsun, bu Kur'an'ın bir benzerini ortaya koymak üzere insanlar
ve cinler bir araya gelseler, birbirlerine destek de olsalar, onun benzerini
ortaya getiremezler" (el-İsrâ 17/88)."Eğer kulumuza indirdiklerimizden herhangi
bir şüpheye düşüyorsanız,haydi onun benzeri bir sûre getirin.
Eğer iddianızda doğru iseniz Allah'tan
başka şahitlerinizi (yardımcılarınızı) çağırın. Bunu yapamazsanız –ki elbette
yapamayacaksınız– yakıtı, insan ve taş olan cehennem ateşinden sakının..."
(el-Bakara 2/23-24; ayrıca bk. Hûd 11/13; et-Tûr 52/33-34).
Kur'ân-ı Kerîm mâna yönüyle de mûcizedir. Hz. Muhammed'in okuma
yazma bilmeyen bir kimse iken, Allah'tan aldığı vahiy ile insanlara bildirdiği
Kur'an, en yüksek gerçekleri de kapsamaktadır. İster pozitif ister sosyal bilimler
alanında, insanlığın asırlar sonra ulaştığı gerçekler, asırlar önce
Kur'an tarafından haber verilmiş, hiçbir buluş, onun getirdiklerinin aksini
ortaya koyamamıştır. Aksine bilimsel gelişmeler, Kur'an'ın anlaşılmasını
kolaylaştırmıştır.
4. Kur'an'ı Diğer Kutsal Kitaplardan Ayıran Özellikler
Hz. Peygamber'e Cebrâil aracılığıyla Arapça olarak indirilen ve bize kadar
tevâtür yoluyla gelen Kur'an'ı diğer kutsal kitaplardan ayıran ve eşsiz
kılan özelliklerin başlıcaları şunlardır:
1. O, Peygamberimiz’e diğer kutsal kitaplarda olduğu gibi toptan değil,
zamanın ve olayların akışına göre âyetler ve sûreler halinde indirilmiştir.
2. Kur'an, en son kutsal kitaptır ve ondan sonra başka bir ilâhî kitap
gelmeyecektir. Getirdiği hükümler ve bunların geçerliliği kıyamete kadar
sürecektir.

3. Kur'an, bize kadar hiç bozulmaya ve değiştirilmeye uğramadan gelmiş,
kıyamete kadar da öyle kalacaktır.
4. O, Hz. Muhammed'in peygamber olduğunu gösteren mûcizelerin en
büyüğü ve sürekli olanıdır.
5. Kur'an'ın kapsadığı yüce gerçekler kıyamete kadar bütün insanların
ve çağların ihtiyacını karşılayacak değerdedir. Bilimin ve aklın, ondaki gerçeklerde
çelişki bulacağı bir zamanın gelmesi düşünülemez.
6. Kur'an'ın bir başka üstünlüğü kolayca ezberlenebilmesidir. Bu özellik
tarihte hiçbir kitaba nasip olmamıştır.
7. Kur'an, aynı zamanda başka din mensupları arasındaki ihtilâfları çözüme
kavuşturacak bir özelliğe sahiptir.

              

 

   


 


Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol