""DİNİNİZLE İLGİLENEN,DERDİNİZLE İLGİLENMİYORSA,BİLİNKİ O TAM BİR SAHTEKARDIR"" Macar Atasözü.
HOŞ GELDİNİZ
Ziyaret etiğiniz için teşekkür ederiz,burada huzurlu bir vakit geçireceğinizden eminim.Yine bekleriz,

Ahlak ve İslam Ahlakı

                                                     AHLAK                
Ahlak:Yaratılış,huy ve mizaç anlamlarına gelir.Her Kültür ve dinin kendine ait ahlaki temelleri vardır.Evrensel Ahlak ilkeleri olmakla birlikte,Kültürlere ve dinlere göre değişen ahlak anlayışıda vardır.Örneğin İslam dinin de yasak olan içki,Hristiyan inancında doğal normal bir davranış biçimidir.Yaa Yahudiler ve Müslümanlar domuz eti yemeyi dini açıdan günah sayılır ,yemezler,ama Hristiyan İnancında ise domuz eti yemek serbesttir.

İslâm Ahlâkı

“İslâm ahlâkı” sözünden ne kastedildiğini ifade etmeden önce “İslâm”
tabirindeki ahlâkî mesaja işaret etmekte yarar vardır. İslâm, “teslim olma,
kurtuluşa erme ve müsâleme” mânalarına gelir ve bu üç mânası ile ifade ettiği
dinin üç temel hususiyetini anlatır. Bunlar içinde doğrudan ahlâkı ilgilendireni
ise “müsâleme” anlamıdır.
İslâm ile aynı kökten olan müsâleme, “çatışma ve zıtlaşmayı ortadan
kaldırarak uyuşmak, anlaşmak, birbirinden emin olmak, dostça münasebetler
kurmak” demektir ve bu anlamıyla ileride ayrıntılı olarak incelenecek
olan hilim kavramıyla aynı mânayı ifade eder. Buna göre İslâm’ı kabul e-
den kimse, cemiyetin diğer fertleri ile anlaşıp uyuşan, onlarla barış içinde
yaşamak isteyen insandır. Nitekim, İslâm ile aynı kökten olan selâm kelimesi,
Furkan sûresinin 63. âyetinde, İslâm’ın bir müsâleme (barış ve dostluk)
dini olduğunu ifade edecek tarzda kullanılmıştır. Müslüman olan ve olmayan
birçok araştırmacıya göre bu âyet, Hz. Muhammed’in risâletinden
önceki döneme “Câhiliye devri”, müteakip döneme ise “İslâm devri” denilmesinin
sebebini göstermektedir. Zira öyle görülüyor ki, “câhiliye” kelimesi,
ilmin zıddı olan ve nazarî bilgilerden yoksunluğu ifade eden “cehl”den değil,
fakat amelî bilgisizlik, yani sefahat, serkeşlik mânasındaki “cehalet”ten
gelmektedir (Ahmed Emîn, Fecrü’l-İslâm, s. 69). Nitekim Türkçemiz’de de
cehalet kelimesi sık sık bu mânada kullanılmaktadır. Hz. Peygamber’in bazı
hadislerinde de cehalet, öfke ve serkeşliği ifade için kullanılmıştır (Buhârî,
“Îmân”, 22; Müslim, “Tevbe”, 56). İşte bu anlamdaki Câhiliyet ahlâkını kaldırarak
yerine iyi huyluluğu, dostluk ve barışı getiren dine, bu tesiri sebebiyle
de İslâm denilmiştir.
Batılı araştırmacıların çoğu “İslâm ahlâkı” sözünden, İslâm âleminde yapılmış
olan ahlâk çalışmalarını kastederken, müslüman araştırmacıların büyük
kısmı, özellikle Kur’an ve Sünnet’in ortaya koyduğu ahlâkı anlamaktadırlar.
Bu durumda İslâm ahlâkı ne filozofların –az çok eski Yunan tesirindeki-
rasyonel ahlâk düşünceleri; ne mutasavvıfların –az çok Yeni Eflâtunculuk,
Hint, İran tesiri taşıyan- mistik tecrübeleri ne de fukahanın –zaman
zaman sırf şeklî ve sûrî olmakla itham edilen- spekülatif çalışmalarıdır. Kitap
ve Sünnet’in hükümleri ve kanunları
İslâm ahlâkının esasını teşkil eder;
işaret edilen bütün bu ahlâk nazariyelerinin “İslâm ahlâkı” ile alâkaları da
bu iki temel kaynağın ahlâkî hükümleri ve prensipleri ile uyumları nisbetindedir.
Ancak, müslüman ilim ve fikir adamlarının ahlâk nazariyeleri ve çalışmaları
da, en azından İslâm ahlâkının yorumlanması, zamanl
a ortaya çıkan
ihtiyaçlar karşısında inkişaf ettirilmesi, zenginleştirilmesi ve sistemleştirilmesi
bakımından ihmal edilemez bir kıymet taşır.(1)
---------------
1)Diyanet İslam İlmihali.

 

 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol