Oruç İbadeti
ORUÇ HAKKIDA KISA ÖZET BİLGİ:RAMAZAN ORUCU VE ÖNEMİ
Oruç Nedir ,Kimlere farzdır ?:Oruç,akıllı,sağlıklı ve ergenlik çağına gelmiş her müslümanın yılda bir ay tutması gereken ibadettir.
Orucun başlama ve bitiş Saati:Oruç ,Havanın aydınlanmasından hemen önce,tan yerinin ağarmasından başlayarak ,Güneş batıncaya kadar yiyip içme ve bazı bedensel isteklerden uzak durması suretiyle yerine getirilen bir ibadettir.
KAZA ORUCU NEDİR:Ramazan ayında geçici bir hastalığı bulunan veya yolculuk edenler oruç tutmayabilirler,ancak bu kişiler ilk fırsatta tutamadıkları gün sayısı kadar oruç tutmalıdırlar.Bu tutamadağı oruca kaza orucu denir.
Fidye Nedir:Sürekli hastalık gibi, oruç tutmalarına engel olabilecek mazereti bulunanlar ise tutamadıkları her oruç için bir fakiri doyurmalı veya buna karşılayacak kadar para vermelidir.Dinimiz de buna fidye adı verilir.
Kefaret Orucu nedir:Ramazan ayında,geçerli bir mazereti olmadan ,başlamış olduğu orucu sebepsiz yere bozan bir kimse, iki ay peşpeşe ,ara vermeden 61 gün oruç tutmalıdır.Buna Kefaret ‘orucu denir.
Nafile Oruç:Ramazan ayı dışınnda herhani bir zamanda Allah rızasını kazanmak için tutulan oruçtur.
Örneğin peygamberimiz,pazartesi ve perşembe günleri tutulan oruçtur.
Adak Orucu:Bir işimizin olması veya bir dileğimizin yerine gelmesi durumunda,Allah rızası için tutmaya söz verdiğimiz oruçtur.
Örneğin; Eğer oğlum askerden sağ salim dönerse üç gün oruç tutacağım.
Fitre (fıtır Sadakası)Belli bir düzeyin üzerinde geliri bulunan her müslümanın ramazan ayında vermesi vacip olan bir sadakadır.
ORUCUN FAYDALARI
1) Sabırlı olmamızı geliştirir
2)Yardımlaşma duygumuzu geliştirir.
3)İrademizi güçlendirir.
4)Nefsimize hakim olmayı öğretir.
5)Allahın emrini sözünü tuttuğumuz için Allah rızasını kazandırır.
6)Cennette derecemiz yükseltir.
7)Oruç tutmak sağlığımız açısından da önemlidir.Oruç tutan kişiler sağlıklı olurlarNEFİS TERBİYESİ (İRADE EĞİTİMİ)
Toplumsal hayatta huzursuzluklara yol açan taşkınlıklar, büyük ölçüde
insanın hayvanî yönünü tatmin eden maddî zevklere düşkünlükten kaynaklanır.
Maddî zevk deyince de akla, yeme içme ve cinsel ilişki gibi zevkler
gelir. İşte oruç, insanı maddî zevk ve şehvetler peşinde koşturan, dolayısıyla
da, Allah'ın haklarına riayet edemediği için kendisine zulmetmesine, insanların
haklarına riayet edemediği için onlara zulmetmesine sebep olan nefs-i
emmâreyi teskin etmenin de bir ilâcı, aşırılıkları törpülemenin bir çaresidir.
Oruç, yoksulların durumunu daha iyi anlamaya, dolayısıyla onların sıkıntılarını
giderme yönünde çaba sarfetmeye de vesile olur. "Tok, açın halinden
anlamaz" atasözü de bunu ifade eder.
Orucun, dinimizde önemli bir yeri olan sabır konusuyla irtibatı da burada
hatırlanmalıdır. "Namaz ve sabırla yardım isteyin" (el-Bakara 2/153) ve
"Sabredenlere ecirleri hesapsız olarak tastamam verilir" (ez-Zümer 39/10)
gibi âyetler, "Oruç sabrın yarısıdır" (Tirmizî, “Da‘avât”, 86) diyen ve orucun
Allah için olup mükafâtını da kendisinin hesapsız olarak vereceğini bildiren
hadislerin ortak anlamı, orucun sabır boyutunu ve bunun fazilet ve sevabının
yüksekliğini anlatır.
Bütün bunlara ilâveten orucun sağlık açısından pek çok yararları bulunduğu
da uzman hekimler tarafından ifade edilmektedir. Ramazan orucu zahiren
bakıldığında, bir yıl boyunca çalışan vücut makinesinin dinlenmeye ve
bakıma alınması gibidir. Oruç, özellikle mide ve sindirim organlarının dinlenmesi
için iyi bir moladır.
Oruçla ilgili olarak ilki kutsî hadis olmak üzere Peygamberimiz’in bazı
sözleri şöyledir:
"Her bir iyilik için on mislinden yedi yüz misline kadar karşılık olabilir;
fakat oruç başkadır. Çünkü oruç benim içindir ve onun ecrini ben vereceğim"
(Müslim, “Sıyâm”,164; Nesaî, “Sıyâm”, 42).
"Kim iman ederek ve sevabını Allah'tan umarak ramazan orucunu tutarsa
önceki günahları affedilir" (Buhârî, “Savm”, 6).
"Canımı elinde tutan Allah'a yemin ederim ki; oruçlunun ağız kokusu,
Allah katında misk kokusundan daha hoştur; Allah der ki: Ağzı kokan şu
kul şehvetini, yemesini, içmesini benim için terkediyor. Mademki sırf benim
için oruç tutmuş, o orucun ecrini ben veririm" (Buhârî, “Savm”, 9; Müslim,
“Sıyâm”, 164).
"Oruçlu için birisi iftar ettiği vakit, öteki Rabbi ile karşılaştığı vakit olmak
üzere iki sevinç vardır" (Buhârî, “Savm”, 9).
"Oruç bir kalkandır" (Buhârî, “Savm”, 9; Tirmizî, “Îmân”, .
Rivayet edildiğine göre saçı başı dağınık bir adam Hz. Peygamber'e gelerek,
-"Ey Allah'ın elçisi! Allah'ın beni yükümlü tuttuğu orucun miktarını
söyle" demiş, Peygamberimiz "Ramazan ayını oruçlu geçir" buyurmuş,
adam bu defa "Bunun dışında başka oruç tutmam gerekiyor mu?" diye sormuş,
Peygamberimiz de "Hayır, yükümlü olduğun başka oruç yoktur.
Fakat, nâfile olarak tutabilirsin" cevabını vermiştir. Adam aynı
şekilde
sorularına devam ederek zekât, namaz ve hac konusunda bilgiler aldıktan
sonra "Sana ikramda bulunan Allah'a yemin olsun ki, bu söylenenlerden
fazla bir şey de yapmam, eksik de bırakmam" diyerek çekip gitmiş, Peygamberimiz
de arkasından şöyle söylemiştir: "Şayet dediğini yaparsa bu adam
kurtulmuştur" (Buhârî, “Savm”, 1; Müslim, “Îmân”, 9).
III. ORUCUN ÇEŞİTLERİ
Hanefîler'e göre diğer ibadetler gibi oruç da farz, vâcip ve nâfile çeşitlerine
ayrılır. Bu üçlü ayırım Hanefîler'in, dinen yapılması gerekli olan şeyleri farz ve
vâcip şeklinde iki kademeli bir ayırıma tâbi tutmuş olması sebebiyledir. Diğer
mezheplerde "vâcib" terimi ise her iki kategoriyi de içine alır. Nâfile ise farz ve
vâcip dışında kalan dinî ödevlerin genel adıdır.
A) FARZ ORUÇ
Farz olan oruç denince, ramazan orucu kastedilir ve zaten tayin edilmiş,
önceden belirlenmiş (muayyen) olan oruç da budur. Mazeretli veya mazeret
siz olarak tutulamadığı zaman, başka bir zaman kazâ edilmesi de aynı
şekilde
farzdır.
Bunun dışında bir de kefâret olmak üzere tutulan oruç vardır. Ramazan
orucunun bozulması sebebiyle tutulması gereken kefâret orucu yanında
ayrıca, zıhâr, yanlışlıkla ve kaza ile adam öldürme, hacda ihramlı iken vaktinden
önce tıraş olma (halk) ve yemin için tutulacak olan kefâret oruçları da
farz oruç kapsamında değerlendirilmiştir. Kefâret orucu, yapılan bir hatanın
cezası veya telâfisi anlamını taşıdığından kişi için baştan belirlenmiş bir
yükümlülük olmayıp, buna sebebiyet vermesi halinde gündeme gelebilen
ârızî bir yükümlülük niteliğindedir. Bu bakımdan ramazan orucu "muayyen
farz", diğerleri ise "gayr-i muayyen farz" olarak nitelendirilir. Ramazan orucu
sadece belirli bir vakitte, yani ramazan ayında tutulabilirken, diğerleri oruç
tutmanın mubah olduğu her zaman tutulabilir.
Ramazan orucunun kazası da istenilen mubah günlerde tutabilir. Fakat
İmam Şâfiî'nin kazâya kalan orucun aynı yıl içerisinde kazâ edilmesi gerektiğine
ilişkin görüşü de dikkate alınarak, herhangi bir sebeple kazâya kalan
orucu mümkün olan en kısa zamanda tutmaya çalışmak uygun olur.
B) VÂCİP ORUÇ
Nezir (adak), kişinin dinen yükümlü olmadığı bir ibadeti yapmayı kendisi
için bir yükümlülük haline getirmesidir. Kişi, oruç tutmayı adamışsa, bu
adak orucunu tutması vâciptir. Adak adanırken, orucun tutulacağı gün belirlenmişse,
meselâ falan ayın falan günü gibi, bu muayyen bir vâcip olur ve
orucun belirlenen günde tutulması gerekir. Nezredilen itikâf orucu da belirli
günde tutulacağı için muayyen vâcip sayılır. Orucun tutulacağı gün belirlenmemişse
gayr-i muayyen vâcip olur ve dilediği mubah bir günde tutabilir.
Başlanmış nâfile bir orucun bozulması durumunda bunun kazâ edilmesi
Hanefîler'e göre vâciptir. Mâlikîler ise kazânın farz olduğunu söylemişlerdir.
Şâfiî'ye ve Mâlik'ten başka bir rivayete göre ise, nâfile orucun kazâsı gerekmez.
C) NÂFİLE ORUÇ
Farz ve vâcip olan oruçların dışında tutulan oruçlar nâfile oruç olarak
isimlendirilir. Daha önce namaz çeşitlerini ele alırken belirttiğimiz gibi, nâfile,
gereksiz anlamına değil, farz ve vâcip olanın dışında, kısaca gerekenin
dışında yapılan anlamına gelir. Daha fazla sevap kazanmak maksadıyla
yapıldığı için tabir câizse nâfile ibadet, bir bakıma fazla mesai yapmaktır.
Nâfile oruçların sünnet, müstehap, mendup veya tatavvu olarak adlandırıldıkları
da olur.