""DİNİNİZLE İLGİLENEN,DERDİNİZLE İLGİLENMİYORSA,BİLİNKİ O TAM BİR SAHTEKARDIR"" Macar Atasözü.
HOŞ GELDİNİZ
Ziyaret etiğiniz için teşekkür ederiz,burada huzurlu bir vakit geçireceğinizden eminim.Yine bekleriz,

FATİHA SURESİ(1)

 Fâtiha Sûresi (www.youtube.com/watch )
Mekke döneminde nâzil olmuştur. Yedi âyettir. Kur’ân-ı Kerîm’in başlangıç sûresi olduğu için “açan” anlamında Fâtiha şeklinde anılmıştır. Aynı zamanda “Ümmü’l-Kitâb” (Kitab’ın anası/özü), “el-Esâs” gibi adları da vardır.
HER AYET ON TEKRAR LI EZBERLEME TEKNİĞİ(www.youtube.com/watch)






1. Rahman ve Rahîm olan Allah’ın adıyla
2. Hamd (övme ve övülme) âlemlerin Rabb’i
olan Allah’aittir.
3. O, Rahman ve Rahîmdir.
4. Din (Hesap )gününün sahibidir.
5. Rabb’imiz! Yalnızca sana kulluk eder ve
yalnızca senden yardım dileriz.
6. Bizleri doğru yola ilet.Kendilerine nimet verdiklerinin yoluna ilet,
7.Gazaba uğramışların ve sapmışların yoluna
değil.

TURKÇE OKUNUŞU:
Okunuşu
1. Bismillâhirrahmânirrahîm
2. Elhamdü lillâhi rabbi’l âlemin,
3. errahmânir-rahîm,
4. mâliki yevmiddîn,
5. iyyâke na’büdü ve iyyâke nestaîn,
6. ihdinas-sırâtal müstakîm,
 Sırâtallezîne en’amte aleyhim,
7.Gayril mağdûbi aleyhim veleddâllîn. (*)


FEYZUL FURKAN MEALİ

1. Rahmân ve Rahîm Allah’ın adıyla

2. Hamd(in övme ve övülmenin her türlüsü), âlemlerin (tek) Rabbi[1] olan Allah’adır.

3. (O) Rahmân’dır (dünyada bütün yaratıklara bol merhamet edendir), Rahîm’dir (âhirette yalnız mü’minlere acıyıp mağfiret edecek olandır).

4. Din gününün (âhirette hesap ve karşılık görme gününün) mâliki/hükümrânıdır.

5. (Ey Rabbimiz!) Yalnız sana (ibâdet ve itaatle) kulluk eder ve (her hal ve ihtiyacımızda) ancak senden medet umar/yardım dileriz.[2]

6. Bizi doğru yola (İslâm’a) ilet (İslâm ile yaşat).

7. Kendilerine (lütfundan) nimet verdiğin kimselerin yoluna (ilet); [4/69] (emirlerine âsi olmuş ve) gazaba uğramışların ve sapıtanların değil (Yâ Rabbi).[3] (Âmin…)[4]

BİR BAŞKA ANLAMI
Anlamı


[1] Rablık bir insan, bir toplum veya birşey üzerinde otorite iddiasında bulunmaktır. Rab aynı zamanda besleyen, büyüten ve varlığı devam ettirme gücüne sahip olandır. Kurumsal olarak kâinatta her türlü otoritenin asıl kaynağı, sahibi ve hayata hükmü geçerli olandır, ki O da ancak Allah’tır. O’nun emrini beğenmemek ve dışlamak Allah’ı Rab olarak tanımamaktır. [bkz. 6/102; 33/36; 41/30; 46/13]

[2] Bu âyet inananların Allah’a verdiği bir taahhüttür. Bilmemiz gerekir ki Allah’a kulluk, yalnız O’na ibadet etmekle değil, hem ibadet hem de emir ve yasaklarına itaatle gerçekleşir. Çünkü Allah, yalnız ibadet ilâhı değildir. Bunun içindir ki İslâm “lâ ilâhe illallah” ile başlar, “iyyâke na‘büdü” ile yürürlüğe girer. Kur’an’da birçok yerde Allah’a kulluk emredilir. Çünkü insanları, bütün emirlerine itaatte kul etme hakkı ancak O’nundur. Zaten Allah da insanları bunun için yaratmıştır (51/56). Çünkü Bir’e kul olmayan bine kul olur; Allah’a kullukta yücelik ve hürlük, kula kullukta ise esaret ve küçülme vardır. Seyyid Kutub, tefsirinde; “Öyle bir zaman gelir ki insanlar, Allah’ı sözde inkâr etmeyebilir, O’na ibadeti de terketmezler ama o ibadeti ya birine gösteriş olarak yaparlar, ya helal ve haramı (serbestlik ve yasakları) tayin ve ilanda, başkalarının İslâm’a aykırı emirlerine istekle itaat ederler, ya da İslâm’a aykırı olarak bir kimseye sığınmak ve ondan bir pâye elde etmek isterler ki (4/139; 35/10) bu durumda onları rab kabul etmiş, onlara tapmış ve kulluk etmiş olurlar (9/31). Böylece ‘müslümanım’ dedikleri halde –Allah korusun– şirke düşerler.” der. “İslâm öncesi Arap müşrikleri de ideolojileri yönünden Allah’ı inkâr etmiyorlar fakat O’nun, hayatlarında hükümleri geçerli olan Rab olmasını kabul etmiyorlardı. İşte Allah’a Rab, Mâlik (Hükümran) ve tek İlâh olarak (112/1-4) inanmamak şirk olur.” (Seyyid Kutub, VIII, 284). [bkz. 2/107, 138; 5/52; 6/102; 12/40, 106; 16/49, 52; 29/25; 39/64, 65; 40/60; 41/30; 43/84; 46/13]

[3] Yahudiler, hıristiyanlar ve diğerleri gibi. [bkz. 2/90; 5/77; 58/14] Yahudiler dinlerini merasimleştirdiler, peygamberlerini küçük düşürdüler, devre dışı bıraktılar, hakaret ettiler, hatta bazısını öldürdüler. Hıristiyanlar ise peygamberlerini ilâhlaştırdılar. “Din vicdan işidir.“ diye onu vicdanlara hapsettiler ve dini dünyevîleştirdiler. Halbuki inancın/dinin, kişinin iç dünyasına ait birşey olduğunu söyleyip onu vicdanla sınırlı bir alan içine hapsetmek ve kişiyi, dînî yaşamından engellemek yanlış ve geçersizdir. Çünkü vicdanda olan herşey her yerde var demektir. Bu yönden bunu hegemonik/baskıcı usul ve üslupla bastırmak insan onurunu zedeleyen bir tavır olmuştur.

[4] Âmin, “Öyle olsun, kabul eyle” anlamındadır ve “âmin” demek sünnettir. Sesli namazlarda Hanefîler’de imam ve cemaat sessiz; Mâlikîler’de yalnız cemaat sesli; Şâfiî ve Hanbelîler’de imam ve cemaatin sesli okumaları menduptur. Besmele, İmam Şâfiî’ye göre sûreye dahil sayıldığından sesli namazlarda açıktan okunur. İmâm-ı Âzam ve Mâlik’e göre yedinci âyet “gayri’l-magdûbi…”dir.

(*) Anlam bütünlüğüne bakılarak numaralanırılmıştır.

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol