""DİNİNİZLE İLGİLENEN,DERDİNİZLE İLGİLENMİYORSA,BİLİNKİ O TAM BİR SAHTEKARDIR"" Macar Atasözü.
HOŞ GELDİNİZ
Ziyaret etiğiniz için teşekkür ederiz,burada huzurlu bir vakit geçireceğinizden eminim.Yine bekleriz,

Haccın Farzları

                HACCIN RÜKÜNLERİ (FARZLARI)
Hanefîler'e göre haccın ihram, Arafat vakfesi ve ziyaret tavafı olmak 
üzere üç farzı vardır. Hac bu farzların sıraya uyularak yerine getirilmesiyle 
eda edilmiş olur. Bu farzlardan ihram şart, diğer ikisi ise rükündür. 
Buna göre Arafat vakfesinin vaktini geçiren kimse o yıl hac yapma imkânını 
kaybeder, daha sonra yarım bıraktığı haccını kazâ eder. 
Mâlikîler'e göre bu üç farz yanında sa‘y de farzdır ve dördü birden haccın 
rükünlerini oluşturur. Şâfiîler ise, bunlara saçları kısaltmayı veya tıraş 
etmeyi (halk veya taksîr) ilâve ederek rükün sayısını beşe çıkarmışlar ve bu 
rükünler yerine getirilirken bir kısmında (ilk üçünde) sıraya riayet etmenin 
de farz (rükün veya şart) olduğunu söylemişlerdir. Rükünlerin tamamı, usulüne 
göre yapılmadıkça, ceza ve kefâret ödemekle hac sahih olmaz. Eksik 
kalan rüknün tamamlanması veya haccın kazâsı gerekir. 
Haccın geçerlilik şartlarından birisi ve başta geleni olan ihram konusu 
yukarıda anlatıldı. Buradan itibaren Hanefî mezhebinde haccın iki rüknü 
olan Arafat vakfesi ve ziyaret tavafı anlatılacaktır. Bu iki rükün, özel olarak 
kendilerinin, genel olarak diğer törenlerin ifa zamanına ve mekânına ilişkin 
olan ve haccın ihram dışındaki diğer iki sıhhat şartı olan "özel vakit" ve "özel 
mekân" şartlarıyla birlikte izah edilecektir. Sa‘y ve saçların kısaltılması veya 
tıraş edilmesi, Hanefîler'e göre farz değil vâcip olduğu için burada değil, ileride 
"Haccın Vâcipleri" bahsinde incelenecektir. 

A) ARAFAT VAKFESİ

Arafat, Mekke'nin yaklaşık 25 km. güneydoğusunda Harem sınırları dışında 
bir bölgedir. Vakfe ise bir yerde bir süre durmak veya beklemek demektir. 
Arafat vakfesi önemli ve titizlik gerektiren bir rükündür. Çünkü süresi 
içinde Arafat'ta bulunamayanlar o sene hacca yetişememiş olurlar. Arafat 
vakfesi dışında vaktinde yapılamayan diğer menâsik ise, daha sonra kazâ 
edilerek veya fidye ödenerek telâfi edilebilir. Hz. Peygamber’in "Hac, Arafat'tan 
ibarettir" (Tirmizî, “Tefsîr”, 3; Ebû Dâvûd, “Menâsik”, 57) sözü Arafat 
vakfesinin önemini belirtmesi yanında, ayrıca, bu vakfeyi kaçırmamak için 
titizlik gösterilmesi gerektiğini de anlatmaktadır. 

a) Vakfenin Geçerli Olmasının Şartları

Vakfenin geçerli (sahih) olabilmesinin iki şartı vardır. 1. Hac için ihramlı 
olmak, 2. Vakfeyi özel (belirli) yer ve zamanda yapmak. İhram konusu yukarıda 
anlatıldığı için burada sadece ikinci şart olan "vakfenin belirli yer ve 
zamanda yapılması" şartı açıklanacaktır. 

1. Vakfenin Yeri. Vakfenin yeri, Arafat bölgesidir. Arafat bölgesinin
Mekke tarafındaki sınırı, "Urene vadisi"dir. Urene vadisi dışında Arafat bölgesinin 
her yerinde vakfe yapılabilir. Bu vadi Arafat bölgesinden değildir. 
Burada bulunan "Nemîre Mescidi"nin kıble (kuzeybatı) tarafından bir kısmı 
da vakfe yerinin dışında kalmaktadır. 
2. Vakfenin Zamanı. Zilhiccenin 9. arefe günü zeval vaktinden yani güneşin 
tepe meridyeni üzerine geliş vaktinden bayramın ilk günü "fecr-i sâdık" 
denilen tan yerinin ağarmaya başladığı zamana kadar geçen süredir. Bu konuda 
mezhepler arasında görüş ayrılığı yoktur. Sadece Hanbelîler'e göre vaktin 
ilk anı, arefe günü fecr-i sâdık ile başlar. Vakfenin sahih olması için niyet, akıl 
ve ilim (Arafat'ta bulunduğunu ve vakfe yaptığını bilmek) şart olmadığından, 
belirtilen süre içinde ister şuurlu, ister şuursuz, ister uykuda, ister uyanık, ister 
abdestli, ister abdestsiz her ne halde olursa olsun, bir an Arafat sınırları içinde 
bulunan, hatta oradan geçen kimse vakfeyi yapmış olur. 
Hanefîler'e göre arefe günü gündüz Arafat'ta bulunanların, mazeretsiz 
olarak güneş batmadan önce Arafat'tan ayrılmamaları vâciptir. Mazeretsiz 
olarak ayrılan kimse, henüz güneş batmadan bu bölgeye tekrar dönerse, bir 
şey gerekmez; aksi halde ceza (dem) gerekir. Fakat gündüz Arafat'ta bulunmayıp 
güneş battıktan sonra gelenlere bir ceza gerekmez. Şâfiîler'e göre, 
güneş batmadan ayrılanlara da ceza gerekmez. Mâlikî mezhebinde ise, gecenin 
bir cüzünde Arafat'ta bulunmak vakfenin sıhhat şartıdır. Güneş batmadan 
Arafat'tan ayrılıp bir daha dönmeyen kişinin haccı bâtıl olur. Gündüzün 
çok az da olsa bir kısmında Arafat'ta bulunmak Mâlikîler'e göre vâciptir. 
Süresi içinde kısa da olsa bir müddet Arafat'ta bulunamayanlar hacca yetişememiş 
olurlar. Daha sonraki senelerde yeniden haccetmeleri gerekir. 

b) Arafat Vakfesinin Sünnetleri

1. Zilhiccenin 8. terviye gününü arefe gününe bağlayan geceyi Mina'da
geçirip, arefe günü sabahı güneş doğduktan sonra Arafat'a hareket etmek. 

2. Zeval vaktinden önce Arafat bölgesinde bulunmak ve mümkünse
vakfe için gusletmek. 
3. Zeval vaktinden sonra öğle namazından önce Nemîre Mescidi’nde 
hutbe okunması. 
4. Öğle ve ikindi namazlarını cem‘-i takdîm ile kılmak. 
5. Vakfe esnasında abdestli ve kıbleye yönelik bulunmak. 
6. Vakfeyi cem‘-i takdîm ile kılınan namazdan sonra yapmak. 
Vakfe esnasında ayakta durmak oturmaktan, binek üzerinde bulunmak 
ayakta durmaktan daha faziletlidir. 

7. Mümkün olduğu kadar vakfeyi Cebelirahme denilen tepenin yakınında
yapmak. 
8. Oruçlu olmamak. 
9. Gün boyunca telbiye, zikir, tesbih, dua ve istiğfar gibi ibadetleri çokça 
yapmak. Kendisi, anne ve babası, çocukları ve bütün müslümanlar için dua 
ve istiğfarda bulunmak. 
Cem‘-i takdîm: Arefe günü Arafat'ta öğle ve ikindi namazlarının öğle vakti 
içinde birleştirilerek birlikte kılınması sünnettir. Buna cem‘-i takdîm denir. 

Ebû Hanîfe'ye göre bu namazların cem‘-i takdîm ile kılınabilmesi için; a)
Arefe günü hac için ihramlı olarak Arafat'ta bulunmak, b) Mescid-i 
Nemîre'de cemâat-i kübrâ ile kılmak gerekir. Aksi halde her namaz kendi 
vaktinde kılınır. Diğer üç mezhep ile Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre, 
arefe günü hac için ihramlı olanların Arafat'ta öğle ve ikindi namazlarını, 
ister Nemîre Mescidi’nde ister çadırlarda, ister cemaatle, ister münferit olarak 
cem‘-i takdîm ile kılmaları sünnettir. 

Bu namazlar cem‘-i takdîm ile kılınırken ezan okununca önce öğle namazının
ilk sünneti kılınır. Sonra ikamet yapılarak öğlenin farzı kılınır. Tekrar 
ikamet yapılır ve ikindinin farzı kılınır. İkindi namazı için ayrıca ezan 
okunmaz ve iki farz arasındaki sünnetler kılınmaz. Her iki farzdan sonra 
telbiye ve teşrik tekbirleri okunur. 

B) ZİYARET TAVAFl

Tavaf, "bir şeyin etrafında dolaşmak, dönmek" gibi anlamlara gelir. Terim
olarak ise tavaf, Hacerülesved'in bulunduğu köşeden veya hizasından 
başlayıp, Kâbe'nin etrafında yedi defa dönmektir. Her bir devire "şavt" denir. 
Yedi şavt bir tavaf olur. Ziyaret tavafı farz olup haccın iki rüknünden biridir. 
"İfâda tavafı" da denilen bu tavaf yapılmadıkça hac tamam olmaz. Ancak, 
Arafat vakfesini yaptıktan sonra vefat eden kişi haccının tamamlanmasını 
vasiyet etmişse, bir "bedene" (sığır veya deve kurbanı) kesilmekle haccı tamamlanır. 

a) Tavafın Sahih Olmasının Şartları 

1. Tavafın Vaktinde Yapılması 
Tavafın hangi vakitten itibaren yapılacağı yani başlangıç vakti önemlidir. 
Son vakti için bir sınır yoktur, ömrün sonuna kadar herhangi bir vakitte 
yapılması yeterlidir. 

Hanefî ve Mâlikîler'e göre ziyaret tavafının vakti bayramın ilk günü fecr-i
sâdıktan itibaren başlar. Şâfiî ve Hanbelîler'e göre ise ziyaret tavafının vakti, 
arefe günü gece yarısından itibaren başlar. Ziyaret tavafı ilk vaktinden sonra 
her zaman yapılabilirse de Ebû Hanîfe'ye göre bu tavafın kurban kesme 
günlerinde, yani bayramın üçüncü günü güneş batıncaya kadar; Mâlikîler'e 
göre ise zilhiccenin sonuna kadar yapılması vâciptir. Mazeretsiz olarak daha 
sonraya bırakılırsa ceza (dem) gerekir. 

Şâfiî ve Hanbelîler ile Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre ise, ziyaret
tavafının bayramın ilk üç gününde yapılması vâcip değil, sünnettir. Mazeretsiz 
olarak daha sonra yapılması mekruh ise de ceza gerekmez. 

Tavafın, bayramın ilk günü yapılması ise daha faziletlidir.

2. Niyet
Niyet, yapılmak istenen bir şeyin bilinmesi ve kalben belirlenmesidir. 
Ayrıca dille söylenmesi müstehaptır. Tavaf niyeti olmaksızın Kâbe'nin etrafında 
dolaşmak tavaf sayılmaz. Ancak niyette tavafın türünü yani bu yapılan 
tavafın kudüm tavafı mı, ziyaret tavafı mı yoksa umre tavafı mı olduğunu 
tayin etmek gerekmez; mutlak tavafa niyet yeterlidir. 

3. Tavafın Mescid-i Haram’ın İçinde, Kâbe'nin Etrafında Yapılması
Kâbe'nin etrafında tavaf yapılan yere "metâf" (tavaf alanı) denir. Tavaf 
sadece burada yapılmaz. Mescid-i Harâm'ın içinde olmak şartıyla, daha geniş 
devir yapılarak metâfın dışından, hatta mescidin üst katlarından Kâbe'nin 
çevresi dolaşılabilir. Fakat Harem-i şerif'in dışından dolaşmak tavaf sayılmaz. 
Çünkü bu, Kâbe'yi değil, mescidi tavaf olur. 

4. Şavtların Çoğunu Yapmış Olmak
Hanefîler'e göre, şavtların çoğunu yani en az dördünü yapmış olmak tavafın 
geçerlilik şartı olup son üç şavt yapılmayacak olursa, tavaf sahih olur, 
fakat farz ve vâcip tavaflarda eksik kalan her şavt için ceza gerekir. Diğer üç 
mezhepte ise, yedi şavtın hepsi rükün olup bütün şavtlar yapılmadığı takdirde 
tavaf sahih olmaz. 

b) Tavafın Vâcipleri

1. Abdestli olmak. Tavaf esnasında abdest bozulursa, abdest alındıktan
sonra eksik kalan şavtlar tamamlanabilir. 
2. Setr-i avret, yani avret sayılan yerlerin örtülü olması. Setr-i avret, her 
zaman farzdır. Tavafta vâcip olmasının anlamı, ihlâlinden dolayı ceza gerekmesidir. 
Avret sayılan uzuvların dörtte biri veya daha çoğu açılırsa ceza 
gerekir; daha azında ceza gerekmez. 
3. Teyâmün, yani Kâbe'yi sol tarafına alıp kendisi Kâbe'nin sağında olacak 
şekilde yürümek. 
4. Tavafa Hacerülesved veya hizasından başlamak. 
5. Tavafı, hatîmin dışından dolaşarak yapmak. Çünkü hatîm denilen kısım 
Kâbe'den sayılır. Hatîmin dışından dolaşmadan yapılan şavtlar iade 
edilmediği veya hiç değilse eksik kalan kısım hatîmin çevresi dolaşılarak 
ikmal edilmediği takdirde ceza gerekir. 
6. Farz ve vâcip tavafları yedi şavta tamamlamak. 
7. Gücü yetenler tavafı yürüyerek yapmak. Yaşlılık, hastalık veya sakatlık 
sebebiyle yürüyerek tavaf edemeyenler arabaya veya tahtırevana 
binerek tavaf ederler. 
8. Tavaf namazı kılmak. İster farz, ister vâcip, isterse nâfile olsun, her 
tavaftan sonra iki rek‘at tavaf namazı kılmak vâciptir. Kerâhet vakti değilse, 
tavafın hemen peşinden hiç ara vermeden bu namazı kılmak müstehaptır. 
Daha sonra kılınsa da eda edilmiş olur. Çünkü bu namaz, haccın veya tavafın 
vâciplerinden değil, vitir namazı gibi müstakil bir vâciptir. Bu sebeple 
terki hac cinayeti sayılmaz ve bir ceza gerekmez. 
Arada tavaf namazını kılmadan peş peşe tavaf yapmak ise mekruhtur. 

Tavaf namazını "makam-ı
İbrâhim"in arkasında kılmak müstehaptır. Orada 
yer bulunmazsa, mescidin içinde uygun olan başka bir yerde kılınır. 
Harem bölgesi dışında kılmak ise mekruhtur. İhram namazında olduğu gibi, 
bu namazın da ilk rek‘atında Kâfirûn, ikinci rek‘atında İhlâs sûrelerinin okunması 
müstehaptır. Tavaf için kerâhet vakti yoktur. Ancak, Hanefîler'e 
göre, tavaf namazı farz ve vâcip namazların kılınması mekruh olan üç vakit 
dışında, sabah ve ikindi namazlarının farzları eda edildikten sonra da kılınmaz. 
Şâfiî mezhebinde ise kerâhet vaktinde tamamlanan tavafla ilgili tavaf 
namazı o anda kılınabilir. 

Yukarıda sayılanlardan ilk altısı sadece Hanefîler'e göre vâciptir. Diğer üç
mezhepte bunlar tavafın sıhhat şartı olduğundan, herhangi birinin eksik 
kalması halinde tavaf sahih olmaz ve iade edilmesi gerekir. Son ikisi yani 
tavaf namazı ve tavafın yürüyerek yapılması, Hanefî ve Mâlikîler'e göre 
vâcip, Şâfiî ve Hanbelîler'e göre ise sünnettir. 

Tavafın vâciplerinden biri mazeretsiz terkedilirse ceza gerekir, fakat tavaf
sahih olur. Tavaf yeniden yapılırsa ceza düşer. 

c) Tavafın Sünnetleri

1. Necâsetten tahâret. Bedende, ihramda veya elbisede namaza engel
pislik bulunmaması. 
2. Tavafa başlarken, Hacerülesved'e veya hizasına, Rüknülyemânî yönünden 
gelmek. 
3. Tavafa başlarken ve her şavtın sonunda Hacerülesved'i istilâm etmek. 
İstilâm, Hacerülesved'i selâmlamak demektir. İstilâm için Hacerülesved'e 
dönülüp namaza durur gibi eller kulaklar hizasına kaldırılıp "Bismillâhi 
Allahüekber" denilerek üzerine konur ve eller arasından Hacerülesved öpülür. 
İzdiham sebebiyle Hacerülesved'e yaklaşılamadığı durumlarda, başkalarına 
rahatsızlık vermemek için uzaktan avuçların içi Kâbe'ye çevrilerek eller 
kulaklar hizasına kadar kaldırılıp "Bismillâhi Allahüekber" denilerek, karşıdan 
işaretle selâmlanır ve sağ elin içi öpülür. Hacerülesved uzaktan istilâm 
edilirken karşısında durulup beklenmez, yürümeye devam edilir. 

Rüknülyemânî'nin de her iki elin veya sadece sağ elin avucu sürülerek
istilâm edilmesi müstehap ise de el sürülemediği takdirde uzaktan selâmlamak 
gerekmez. 

4. Ardından sa‘y yapılacak tavafların ilk üç şavtında erkeklerin remel
yapması. Remel, tavafta kısa adımlarla koşarak ve omuzları silkerek çalımlı 
ve çabuk yürümektir. Remel sadece sonunda sa‘y yapılacak tavaflarda ya-
pılır. Kadınlar remel yapmazlar. 
5. Remel yapılması gereken tavaflarda erkeklerin ıztıbâ‘ yapması. 
lztıbâ‘, ridânın yani ihramın vücudun belden yukarısını örten parçasının 
bir ucunu sağ kolun altından geçirip, sol omuz üzerine atarak sağ kolu ve 
omuzu ridânın dışında bırakmaktır. Remel yapılması gereken tavafların 
bütün şavtlarında ıztıbâ‘ sünnettir. Tavaf bitince omuz örtülür, tavaf namazı 
omuz örtülmüş olarak kılınır. Remel yapılan tavaflar dışında, başka zamanlarda 
ıztıbâ‘ mekruhtur. 

6. Muvâlât yani tavafın bütün şavtlarını ara vermeden peş peşe yapmak.
Tavaf esnasında farz namaz için ikamet yapılması veya abdestin bozulması 
gibi, tavafa devam etmeyi engelleyen bir durum ortaya çıkarsa, tavaf 
olduğu yerde bırakılır, kalan kısmı sonra tamamlanır. 

7. Erkeklerin mümkün olduğu kadar Kâbe'ye yakın; kadınların ise erkekler
arasına karışıp sıkışmayacak bir uzaklıktan tavaf etmeleri. 
Tavafın sünnetlerinin mazeretsiz terki mekruhtur. Sünnetlerin terkedilmesi 
durumunda maddî bir ceza gerekmez. 

d) Tavafın Yapılışı

Hangi tavaf yapılacaksa ona niyet edilerek, Rüknülyemânî cihetinden 
Hacerülesved hizasına gelinir. Tekbir ve tehlîl getirilerek Hacerülesved öpüldükten 
veya karşıdan selâmlandıktan (istilâm) sonra, dua okuyarak tavafa 
başlanır. 

Hatîmin dışından dolaşılarak ve her şavtta hizalarına gelindikçe Rüknülyemânî
ve Hacerülesved istilâm edilerek yedi şavt tamamlanır. Rüknülırâky 
ve Rüknüşşâmî'de istilâm yoktur. Tavaf tamamlanınca mümkünse makam-ı 
İbrâhim'in arkasında, orada yer yoksa uygun bir yerde tavaf namazı kılınıp 
dua edilir. 

e) Tavaf Çeşitleri

Ziyaret tavafından başka, hacla ilgili olan ve olmayan farz, vâcip, sünnet
ve nâfile başka tavaflar da vardır. Ancak hepsinin sıhhat şartları, vâcipleri, 
sünnetleri ve yapılışşekli aynıdır. 

Hacla ilgili olarak "kudüm tavafı", "ziyaret tavafı" ve "vedâ tavafı" olmak
üzere üç tavaf vardır. Umrede yapılan tavafa ise umre tavafı denir. Bunlar 
ilgili yerlerde açıklanmıştır. Hac ve umre ile ilgili olmayan diğer tavaflar ise 
şunlardır: 

1. Nezir Tavafı. Tavaf etmeyi adayan kişinin, nezrini yerine getirmesi vâciptir.
Bunun için zaman belirlenmişse, belirlenen zamanda, zaman tayini yapılmamışsa 
uygun bir zamanda adanmış olan tavaf yerine getirilir. 
2. Tahiyyetü'l-mescid Tavafı. Bir mescide girildiğinde kılınması sünnet 
olan tahiyyetü'l-mescid yerine, Mescid-i Harâm'a her girildiğinde hürmeten 
ve mescidi selâmlamak için bir tavaf yapmak müstehaptır. Buna selâmlama 
tavafı anlamında tahiyyetü'l-mescid tavafı denir. Hac veya umre 
gereği yapılacak olan tavaf bunun yerini tutar. 
3. Tatavvu Tavafı. Mekke'de bulunulan süre içinde hac ve umre ile ilgili 
olarak yapılan tavaflar dışında, fırsat buldukça yapılan nâfile tavaflardır. 
Diğer ibadetler gibi, başlanılmış olan nâfile bir tafavın bitirilmesi de vâcip 
olur. Uzak yerlerden gelmiş olan kimselerin nâfile tavaf yapmaları, Mescid-i 
Harâm'da nâfile namaz kılmalarından efdaldir. Hac mevsimi dışında Mekkeliler 
için de hüküm aynıdır. 
V. HACCIN VÂCİPLERİ 
Haccın rükün ve şartlarının yanında bir de vâcip olan törenleri (menâsik) 
vardır. Bunların terkedilmesiyle hac geçersiz (fâsid) olmaz ise de mazeretsiz 
terkedilmesi tahrîmen mekruhtur. Ayrıca meşrû bir mazeret olmadıkça terkedilen 
veya zamanında yapılmayan her vâcip için ceza gerekir. Diğer ibadetlerde olduğu 
gibi haccın vâcipleri de kendileri müstakil birer nüsük olan "aslî vâcipler" ve 
başka bir nüsüke bağlı olan "dolaylı 
(fer‘î) vâcipler" olmak üzere ikiye ayrılır. 
Hanefî mezhebinde haccın aslî vâcipleri sa‘y, Müzdelife'de vakfe, şeytan taşlama, 
halk veya taksir ve vedâ tavafı olmak üzere toplam beş törenden (nüsük) 
ibarettir. Bunlardan sa‘y ile halk veya taksir, hem hac, hem de umrede vâciptir. 
Diğer üçü ise umrede yoktur. Bu bölümde sadece aslî vâcipler kısaca açıklanacaktır. 
Fer‘î vâcipler yeri geldikçe bağlı oldukları menâsikle birlikte ele alınmıştır. 

A) SA‘Y

Sa‘y sözlükte "koşmak, çaba göstermek" gibi anlamlara gelir. Hac ve umre
ile ilgili bir terim olarak ise sa‘y, Kâbe'nin doğu tarafında bulunan Safâ ve Merve 
adlı iki tepe arasında, Safâ'dan başlanıp Merve'de tamamlanmak üzere yedi defa 
gidip gelmeyi ifade eder. Safâ'dan Merve'ye gidiş bir şavt ve Merve'den Safâ'ya 
dönüş bir şavt olur. Sa‘yin yapıldığı Safâ ile Merve arasındaki yaklaşık 350 metrelik 
mesafeye de "mes‘â" (sa‘y yeri) denir. 

Buhârî'deki bir rivayetten anlaşıldığına göre sa‘yin aslı, Hz. İsmâil'in annesi
Hâcer'in su aramak maksadıyla bu iki tepe arasında koşmasına dayanmaktadır 
(Buhârî, “Enbiyâ”, 9). 

Sa‘y Hanefî mehebine göre hac ve umrenin vâciplerinden, diğer üç mezhebe
göre ise haccın rükünlerindendir. 

a) Sa‘yin Geçerli Olmasının Şartları

1. Sa‘yi, ihrama girdikten yani hac veya umre yahut her ikisi için niyet 
ve telbiye yaptıktan sonra yapmak. İhrama girmeden önce hac veya umre 
menâsikinden hiçbiri yapılamaz. 
Sa‘yin sahih olması için, ihrama girdikten sonra yapılması 
şart ise de ihramlı 
olarak yapılması 
şart değildir; belirli menâsik tamamlanıp ihramdan 
çıktıktan sonra da yapılabilir. Nitekim hac için ihrama giren kimse, kurban 
bayramının ilk günü fecr-i sâdıktan önce ihramdan çıkamayacağı için, Arafat 
vakfesinden önce hac sa‘yini yapmak isterse, ihramlı olarak yapar. Arafat 
dönüşü ziyaret tavafından sonra yaparsa, ihramsız olarak da yapabilir. 
Efdal ve sünnete uygun olan da budur. Umre sa‘yinin ihramlı olarak yapılması 
vâciptir. Umre tavafının dördüncü şavtından sonra tıraş olan kişi, ihramdan 
çıkmış olur. Bu kişinin ihramsız olarak yapacağı umre sa‘yi sahihtir, 
fakat sa‘yi tamamlamadan ihramdan çıkarak vâcibi terkettiği için ceza (dem) 
gerekir. 

2. Hac sa‘yini hac ayları başladıktan sonra yapmak. İhrama girme dışında,
hacla ilgili menâsikten hiçbiri, hac ayları girmeden yapılamaz. 
3. Sa‘yi muteber bir tavaftan sonra yapmak. Sa‘y tek başına müstakil 
bir nüsük değildir. Ancak muteber bir tavaftan sonra, ona bağlı olarak ya-
pılabilir. Muteber tavaf, hades-i ekberle yani cünüp, aybaşı veya lohusa 
olarak yapılmamış olan tavaftır. 
4. Şavtların çoğunu yani en az dördünü yapmış olmak. Hanefî mezhebinde, 
sa‘yin yedi şavtından dördü rükün, üçü vâciptir. Diğer üç mezhepte 
bütün şavtlar rükündür. 
5. Sa‘ye Safâ'dan başlamak. Merve'den başlanırsa ilk şavt sahih olmaz. 
b) Sa‘yin Vâcipleri 

1. Sa‘yi yürüyerek yapmak. Yürümekten âciz olan hasta, yaşlı ve sakatlar,
arabaya binerler. 
2. Yedi şavta tamamlamak (ilk dört şavt rükündür). 

c) Sa‘yin Sünnetleri

1. Tavaf bitince, tavaf namazı kılmak dışında ara vermeden sa‘ye başlamak.
2. Sa‘y yapmaya gitmeden önce Hacerülesved'i istilâm etmek. 
3. Hadesten tahâret, yani sa‘yi abdestli olarak yapmak. Tavaflarını temiz 
olarak yaptıktan sonra âdet görmeye başlayan kadınların sa‘y yapmaları 
kerâhetsiz olarak câizdir. 
4. Necâsetten tahâret. Bedende, ihramda ve elbisede namaza engel pislik 
bulunmamak. 
5. Her .avt ba.ynda, Safâ ve Merve’de yükse.e çykyp, Kâbe’ye yönelerek 
tekbir ve tehlil ile el açyp dua etmek. 
6. Şavtları peş peşe -ara vermeden- yapmak. 
7. Erkekler yeşil ışıklı sütunlar arasında "hervele" yapmak ve diğer kısımlarda 
ise normal yürümek. Hervele, kısa adımlarla koşarak canlı ve 
çalımlı yürümektir. Kadınlar hervele yapmazlar. 
8. Sa‘y esnasında tekbir, tehlîl, zikir ve dua ile meşgul olmak. 
9. Niyet etmek. Hanefîler'in de içinde olduğu fakihlerin çoğunluğuna göre 
sa‘yde niyet sünnet, Hanbelîler'e göre ise şarttır. 
d) Sa‘yin Yapılışı 

Tavaftan sonra, Hacerülesved istilâm edilerek Safâ tepesine çıkılır. Sa‘y 
yapmaya niyet edilip, tekbir, tehlil, zikir ve dua okunarak Merve'ye doğru 
yürünür. Yeşil ışıklı sütunlar arasında "hervele" yapılır. Bu sütunlar arasında 
her şavtta: 

"Rabbim, günahlarımızı bağışla, bize acı, kusurlarımızı affet ve
bize ikram et, bildiğin günahlarımızdan vazgeç; çünkü sen bizim 
bilmediklerimizi de biliyorsun. Şüphe yok ki sen en aziz ve en kerîm 
olan Allah'sın" duası okunur. Merve'ye varınca yine Kâbe'ye yönelinerek 
tekbir, tehlîl söylenip dua edilir. Böylece sa‘yin ilk şavtı yapılmış olur. Aynı 
şekilde Safâ'dan Merve'ye dört gidiş ve Merve'den Safâ'ya üç dönüş olmak 
üzere yedi şavt bitince sa‘y tamamlanmış olur. 

Sa‘y kendi başına -müstakil- bir nüsük değildir. Mutlaka bir tavafa bağlı
olarak yapılır. Tavaf namazından sonra ara vermeden yapılması sünnet ise 
de, tavaftan sonra hemen yapılmayıp bir süre sonra yapılması da câizdir.

Gerek hac, gerek umre için sadece birer sa‘y vardır. Sa‘yin nâfilesi yoktur.
Bu sebeple her tavaftan sonra sa‘y yapılmaz. Umre sa‘yinin umre tavafından 
sonra fakat ihramdan çıkmadan yapılması vâciptir. Hac sa‘yinin ziyaret 
tavafından sonra yapılması efdal ise de, kudüm tavafından veya Arafat'a 
çıkmadan herhangi nâfile bir tavaftan sonra yapılması da câizdir. İfrad ve 
kırân haccı yapanlar, kudüm tavafından sonra hac sa‘yini yapmamışlarsa, 
Arafat'a çıkmadan önce diledikleri zaman, herhangi nâfile bir tavafı müteakip 
hac sa‘yini yapabilirler. Temettu‘ haccı yapanlardan, Arafat'a çıkmadan 
önce hac sa‘yini yapmak isteyenler ise, terviye günü (veya daha önce) hac 
için ihrama girdikten sonra yapacakları nâfile bir tavafı müteakip hac sa‘yini 
yapabilirler. Çünkü hac sa‘yi, hac için; umre sa‘yi de umre için ihrama girmeden 
önce yapılamaz. 

B) MÜZDELİFE VAKFESİ

Müzdelife, Arafat ile Mina arasında, Harem sınırları içinde bir bölgedir. 
Mina'dan Muhassır vadisi ile ayrılır. Haccedenlerin arefe gününü bayram 
gününe bağlayan geceyi burada geçirmeleri sünnet, burada vakfe yapmak 
ise vâciptir. 

a) Geçerli Olmasının Şartları

1. Hac için ihramlı olmak. 
2. Arafat vakfesini yapmış olmak. 
3. Belirli yerde yani Müzdelife sınırları içinde yapmak. Muhassır vadisi 
dışında Müzdelife'nin her yerinde vakfe yapılabilir. Kuzeh dağı üzerindeki 
Meş‘ar-i Harâm civarında yapılması sünnettir. 
4. Belirli zaman içinde yapmak. 
b) Müzdelife Vakfesinin Zamanı 

Müzdelife vakfesinin zamanı, Hanefîler'e göre bayramın birinci günü (10 
Zilhicce) tan yerinin ağarmaya başlamasından (fecr-i sâdık) güneşin doğmasına 
kadar olan süredir. 

Mâlikîler'e göre, arefe günü akşamı güneşin batışından bayram sabahı
güneşin doğuşuna kadar olan süre; Şâfiî ve Hanbelîler'e göre ise gecenin 
yarısından itibaren güneşin doğuşuna kadar geçen süredir. Gece yarısı, güneşin 
batışı ile güneşin doğuşu arasındaki sürenin ortasıdır. 

Arafat vakfesi gibi Müzdelife vakfesinin sıhhati için de niyet ve ilim (yani 
Müzdelife'de bulunduğunu ve vakfe yaptığını bilmek) gerekli olmadığından, 
mezheplere göre yukarıda belirtilen süreler içinde, ister uykuda, ister uyanık, 
ister bayılmış halde olsun, çok kısa da olsa bir zaman diliminde Müzdelife 
sınırları içinde bulunan veya buradan geçen kimseler, bu vecîbeyi yerine 
getirmiş sayılırlar. Geceyi Müzdelife'de geçirip sabah namazını erkence kılmak, 
namazdan sonra telbiye, tekbir, tehlîl, zikir, dua ve istiğfar ile vakfeyi 
ortalık aydınlanıncaya kadar sürdürmek, ortalık iyice aydınlandıktan sonra 
güneş doğmadan Mina'ya hareket etmek ise bütün mezheplerde sünnettir. 

c) Akşam ve Yatsı Namazlarının Cem‘-i Te’hir ile Kılınması

Haccedenlerin arefe günü akşamı Müzdelife'de akşam ve yatsı namazlarını 
ister münferit ister cemaatle olsun, yatsı vakti içinde cem‘-i te’hir ile 
kılmaları, Hanefîler'e göre vâcip; Şâfiîler'e göre ise sünnettir. Bu namazlar 
yatsı vaktinin çıkmasından endişe edilmedikçe Arafat'ta veya yolda kılınmaz; 
kılındığı takdirde, henüz yatsı vakti çıkmadan Müzdelife'ye ulaşılırsa, 
Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre yeniden kılınır. Ebû Yûsuf’a göre 
Müzdelife'ye ulaşmadan kılınması mekruh ise de kılındığı takdirde iadesi 
gerekmez. Cem‘-i takdîm ve cem‘-i te’hir ile kılınan namazlarda, iki farz 
arasında başka namaz kılınması mekruhtur. Bu sebeple akşamın sünneti ve 
yatsının ilk sünneti kılınmaz. Yatsının son sünnetiyle vitir kılınır. İki vaktin 
namazı bir tek ezan ve bir tek ikametle kılınır. Yatsı namazı için ayrıca ezan 
ve ikamet gerekmez. 

C) ŞEYTAN TAŞLAMA

Dilimizde "şeytan taşlama" denilen remy-i cimâr, haccedenlerin bayram
günleri Mina'da Küçük Cemre, Orta Cemre ve Akabe Cemresi adı verilen 
yerlere ufacık taşlar atması demektir. Halk dilinde küçük şeytan, orta şeytan 
ve büyük şeytan da denilen bu taş kümelerine taş atmak haccın vâciplerindendir. 
Mina, Müzdelife ile Mekke arasında, Harem sınırları içinde bir bölgedir. 
Hanefî mezhebinde, şeytan taşlanan günlerde Mina'da gecelemek sünnettir. 
Diğer üç mezhepte ise, mazereti olmayanların bu gecelerden her birinin 
yarıdan çoğunda Mina'da bulunmaları vâciptir. Aksi halde ceza gerekir. 

a) Şeytan Taşlamanın Geçerli Olmasının Şartları

1. Taşlar cemrelere el ile fırlatılarak atılmalıdır. Ayakla veya herhangi bir 
aletle atılması sahih olmadığı gibi, taşı geriden fırlatmaksızın cemre üzerine 
el ile konulması da sahih olmaz. 

2. Atılan şeyin, taş atma veya taşlama anlamını gerçekleştirecek bir
madde olması gerekir. Bu bakımdan Hanefîler'in dışındaki üç mezhebe göre 
atılan şey mutlaka taş olmalıdır. Hanefîler'e göre ise, atılan şeyin taş, kurumuş 
çamur gibi üzerinde teyemmüm yapılması câiz olan bir madde olması 
gerekir. Ağaç, maden ve tezek gibi şeylerin atılması taşlama yerine geçmez. 
3. Taşların her birini ayrı ayrı atmak gerekir. Hepsi birden atılırsa tek taş 
atılmış sayılır. 
4. Taşlar cemre kümesinin üzerine yani taş havuzunun içine veya yakınına 
düşürülmelidir. 
5. Taş, atıldığı yere atanın fiili sonucu ulaşmalıdır. Atılan taş, bir yere 
çarptıktan veya düştükten sonra bu yerin etkisi olmadan kendiliğinden atıldığı 
yere ulaşırsa, sahih olur. Meselâ birinin omuzuna düşüp orada kaldıktan 
sonra o kişinin hareketiyle düşerse, istenilen yere ulaşsa bile sahih olmaz, 
yeniden atılmalıdır. 
6. Gücü yetenler taşları bizzat kendileri atmalıdır. Namazlarını ayakta durarak 
kılamayacak durumda olan kimseler başkalarını vekil tayin edebilirler. 
7. Taşları belirli vakitler içinde atmak gerekir. 
b) Şeytan Taşlama Zamanı 

Taş atma zamanı Hanefî ve Malikîlere göre bayramın birinci günü fecr-i 
sâdıktan, Şafiî ve Hanbelîlere göre ise, gece yarısından bayramın dördüncü 
günü güneş batıncaya kadar olan süredir. Ancak bu süre içinde, aşağıda 
açıklanacağı üzere taş atılması câiz olmayan vakitler de vardır. 

1. Bayramın Birinci Günü (10 Zilhicce). Bu günde yalnız Akabe Cemresi’ne
yedi taş atılır. Hanefîler'e göre, bayramın birinci günü taş atma zamanı, 
tan yerinin ağarmasından (fecr-i sâdık) ertesi günün tan yeri ağarmasına 
kadar olan süre olmakla birlikte, belirlenen bu süre içinde, güneşin 
doğması ile öğle namazı vaktinin girmesi arasındaki vakitte taşlamak sünnet, 
sabah güneşin doğmasından önce ve akşam güneşin batmasından sonra 
taş atmak mekruh kabul edilmiştir. 
Bu vakitlerde taş atmanın mekruh sayılması, ortalığın karanlık olmasıyla 
ilgilidir. Çünkü karanlıkta atılan taşın hedefi tutması zor olduğu gibi, 
hedefe varıp varmadığı da izlenemez. Bunun yanında hem eziyet çekme 
hem de başkasına eziyet etme ihtimali bulunmaktadır. Fakat günümüzde bu 
bölgeler aydınlatıldığı için kerâhet sebebi olan sakıncalar da ortadan kalkmış 
olmaktadır. Bu bakımdan özellikle yaşlıların ve kadınların taşlamayı bu 
vakitlerde yapmaları, hem kendileri için rahat olacağı, hem de gündüz olacak 
izdihamı rahatlatacağı gerekçesiyle daha uygun görülmüştür. 

Mâlikîler'e göre taşlama vakti bayramın birinci günü tan yerinin ağarmasıyla
başlar ve akşam namazı vaktinin girmesine kadar devam eder. Güneş battıktan 
sonra (gece veya ertesi gün) atılırsa, edâ değil kaza sayılır ve ceza gerekir. Şâfiî 
ve Hanbelîler'e göre ise bu vakit gecenin yarısından bayramın dördüncü günü 
güneş batıncaya (teşrik günlerinin sonuna) kadar sürer. Bu sürenin herhangi bir 
anında taş atılması sahihtir. Ancak henüz güneş doğmadan atılması mekruh; 
güneşin doğuşundan zevale kadar geçen sürede sünnet; zevalden güneş batıncaya 
kadar kerâhetsiz câiz; mazeretsiz güneş battıktan sonraya geciktirmek ise 
mekruh sayılmıştır. 

2. Bayramın İkinci ve Üçüncü Günleri (11-12 Zilhicce). Bu günlerin
her birinde her üç cemreye yedişer olmak üzere toplam 21 taş atılır. Bu iki 
günde taş atma zamanı, zeval vaktinde başlar. Hanefîlere göre ertesi gün 
fecr-i sâdıka kadar, Malikîlere göre ise güneşin batmasına kadar devam 
eder. Belirtilen bu sürenin herhangi bir bölümünde taş atma işi yapılabilir. 
Bu iki günde zevalden önce taş atılması ise câiz değildir. 
Şâfiî ve Hanbelîler'e göre ise bu günlerle ilgili taşlamanın süresi de bayramın 
ilk günü gibi teşrîk günlerinin sonuna kadardır. 

3. Bayramın Dördüncü Günü (13 Zilhicce). Ebû Yûsuf, İmam Mu-
hammed ve diğer üç mezhep imamına göre bayramın dördüncü günü de taş 
atma vakti, ikinci ve üçüncü günlerde olduğu gibi zevalden itibaren başlar. 
Ebû Hanîfe'ye göre ise bayramın dördüncü günü taş atma zamanı fecr-i 
sâdıkta başlar. Ancak taşların henüz güneş doğmadan atılması mekruh, 
güneşin doğuşundan zevale kadarki sürede câiz, zevalden sonra atılması ise 
sünnettir. 
İster edâ, ister kazâ olsun, bayramın dördüncü günü güneşin batmasıyla 
taş atma süresi sona erer. 

c) Atılacak Taş Sayısı

Bayramın birinci günü, sadece Akabe Cemresi’ne 7 (yedi) taş atılır, diğer 
iki cemreye taş atılmaz. Bayramın ikinci, üçüncü ve dördüncü günleri ise, 
Küçük Cemre’den başlamak üzere, sıra ile her üç cemreye, günde yedişerden 
21 olmak üzere üç günde 63 taş atılır. Bayramın birinci günü atılan yedi taş 
da eklenirse taşlamada atılan toplam taş sayısı 70 olur. Ancak bayramın 
dördüncü günü cemrelere taş atmak faziletli olmakla birlikte zorunlu değil
dir. Dördüncü gün taş zorunlu olmadığı takdirde atılan taş sayısı 49 (7021=
49) olur. 

Bayramın dördüncü günü taş atmayacak olanların, Hanefîler'e göre dördüncü
günü fecr-i sâdıktan önce, diğer üç mezhepte ise üçüncü gün güneş batmadan 
önce Mina'dan ayrılmış olmaları gerekir. Mina'nın Mekke tarafındaki 
sınırı, Akabe Cemresi’dir. Akabe Cemresi’nden Mekke cihetine birkaç adım ilerlemek 
bile Mina'dan ayrılmak sayılır. Bayramın dördüncü günü taş atmayacak 
olanların, üçüncü gün güneş batmadan Mina'dan ayrılmaları, Hanefîler'e göre 
sünnettir. Güneş battıktan sonra ayrılmak mekruh ise de ceza gerekmez. 

d) Şeytan Taşlamanın Sünnetleri

1. Taşları üç-beş metre mesafeden atmak.
2. Yedi taşı peş peşe atmak. 
3. Bayramın ikinci, üçüncü ve dördüncü günleri sırayla Küçük, Orta ve 
Akabe cemrelerine taş atmak. Diğer üç mezhepte sıraya uymak sıhhat şartıdır. 
4. Atılan taşların nohuttan büyük, fındıktan küçük olması. 
5. Küçük ve Orta cemrelerde taş attıktan sonra dua etmek. Akabe Cemresi’ne 
taş attıktan sonra dua edilmez, orası hemen terkedilir. 
6. Her bir taşı atarken "Bismillâhi Allahüekber" demek. 
7. Akabe Cemresi’ne taşları Mekke'yi sola, Mina'yı sağa alarak atmak. 
Diğer iki cemreye taşlar istenilen her yönden atılabilir. 
e) Şeytan Taşlamanın Mekruhları 

1. Büyükçe bir taşı olduğu gibi veya kırıp birkaç parça yaparak atmak. 
2. Cemre mahallinde biriken taşlardan alıp atmak. 
3. Temiz olmayan meselâ pislik bulaşmış taşları atmak. 
4. Bir cemreye aynı gün yediden çok taş atmak. 
5. Taş atarken cemreler arasında sıraya uymamak. 
f) Şeytan Taşlamanın Yapılışı 

Cemre mahalline varmadan önce Müzdelife'de veya yolda yeteri kadar 
taş toplanıp hazırlanır. Taşların Müzdelife'den veya belirli bir yerden toplanması 
gerekmez, her yerden alınabilir. Sadece cemre mahallinde başkaları 
tarafından atılmış taşları alıp atmak mekruhtur. Taşları atmak için cemrelere 
yeteri kadar yaklaşılır. Atılacak taş, baş ve şahadet parmaklarının uçları ile 
tutulup "Bismillâhi Allahüekber, rağmen li'ş-şeytân ve hizbih" denile
rek atılır. Atılan taş yerine ulaşmaz veya uzağa düşerse, onun yerine başkası 
atılır. Akabe Cemresi’ne taşlar Mekke sağa, Mina sola alınarak atılır. Diğer 
iki cemreye istenilen her yönden taş atılabilir. 

g) Şeytan Taşlamada Vekâlet

Hastalık, yaşlılık, sakatlık gibi mazeretlerle cemre mahalline gidip bizzat
taş atmaları mümkün olmayanlar, uygun kişileri vekil ederek taşlarını attırırlar. 
Mazeretin ölçüsü ayakta namaz kılmaktan âciz olmaktır. İzdiham 
sebebiyle gündüz cemrelere yaklaşması mümkün olmayanlar taşlarını gece 
tenha zamanlarda atarlar. Gece taş atabilecek durumda olanların, başkalarını 
vekil etmeleri câiz olmaz. Çünkü vekâletin câiz olabilmesi için, acziyetin 
sabit olması gerekir. Taş atma süresi içinde herhangi bir vakit, meselâ bayramın 
dördüncü günü bizzat taşını atabilecek olan kişinin başkasını vekil 
etmesi câiz değildir. Vekil olanlar, önce kendi taşlarını, daha sonra vekili 
oldukları kişinin taşlarını atarlar. 

h) Vaktinde Atılamayan Taşların Kazâsı

Taş atma günlerinde her günün taşının kendi vakti içinde atılması vâcip 
olduğu gibi, vaktinde atılamayan taşların taş atma süresi içinde kazâ edilmesi 
de vâciptir. Taş atma süresi, bayramın dördüncü günü güneşin batması 
ile son bulur. Bundan sonra eda ve kazâ olarak taşlama yapılmaz. Ebû Hanîfe 
ve İmam Mâlik'e göre, vaktinde atılamayan taşlar, taşlama süresi içinde 
kazâ edilse de cezası düşmez. Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed'e göre ise taş 
atma süresi içinde kazâ edildiği takdirde cezası düşer. 

Şâfiî ve Hanbelîler'e göre ise vaktinde atılamayan taşlar bayramın dördüncü
günü güneş batmadan önce atıldığı takdirde, kazâ değil, eda sayılır. 
Gecikmeden dolayı ceza da gerekmez. 

ı) Artan Taşlar

Artan taşlar ihtiyacı olanlara verilir veya uygun bir yere bırakılır; toprağa
gömülmesi gerekmez. Yeterli sayıdan fazlasının cemrelere atılması mekruhtur. 

D) SAÇLARI TIRAŞ ETMEK veya KISALTMAK

İlmihal dilinde saçların tıraş edilmesi "halk", kısaltılması ise "taksîr" olarak
anılır. Halk, saçların dipten tıraş edilmesi, taksîr ise uçlarından kesilip 
kısaltılması demektir. Saçların dipten tıraş edilmesi, kısaltmaktan evlâ görülmektedir. 

a) Zamanı ve Yeri

Hacda saçları tıraş etme veya kısaltmanın zamanı, bayramın ilk günü
fecr-i sâdıktan, ömrün sonuna kadar devam eden süredir. Ancak Ebû Hanîfe 
ve İmam Mâlik'e göre, bayramın üçüncü günü güneş batıncaya kadarki süre 
içinde yapılması vâciptir. Daha sonraya geciktirilmesi durumunda ceza 
(dem) gerekir. Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed ile Şâfiî ve Hanbelîler'e göre 
ise bu vecîbenin bayramın ilk üç gününde yapılması vâcip değil, sünnettir 
Geciktirilmesi mekruh ise de ceza gerekmez. Ancak tıraş olmadıkça ihramdan 
çıkılmış olmaz ve ihram yasakları devam eder. Umrede saçları tıraş 
etme veya kısaltmanın vakti, umre tavafının dört şavtını tamamladıktan 
sonra başlar. Fakat umre sa‘yini ihramlı olarak yapmak vâcip olduğu için 
sa‘yi de yaptıktan sonra tıraş olmak gerekir. Hac için ihrama girenler, bayramın 
ilk günü fecr-i sâdıktan önce, umre için ihrama girenler ise, umre 
tavafının en az dört şavtını tamamlamadan tıraş olmakla ihramdan çıkmış 
olmazlar, ihram yasağı işlemiş olurlar. 

Ebû Hanîfe ve İmam Muhammed'e göre, ister hac, ister umre için olsun,
saçları tıraş etmenin veya kısaltmanın yeri Harem bölgesidir. Harem bölgesi 
dışında yapılması sahih ise de vâcip terkedildiği için ceza gerekir. Ebû Yûsuf 
ve İmam Züfer'e göre, bu vecîbenin Harem bölgesinde yapılması vâcip değil, 
sünnettir. 

b) Tıraş Edilecek veya Kısaltılacak Saçın Miktarı

Hanefîler'e göre saçların tıraş edilmesi veya kısaltılmasında vâcip olan 
miktar, başın en az dörtte birindeki saçlardır. Başın sadece dörtte birinde 
veya daha az kısmında saç varsa, hepsinin tıraş edilmesi veya kısaltılması 
gerekir. Ne kadar kısmında olursa olsun, saçların tamamının tıraş edilmesi 
veya kısaltılması ise sünnettir. Şâfiîler'de, vâcibin ifası için üç tel saçın tıraş 
edilmesi veya kısaltılması yeterlidir. Mâlikî ve Hanbelîler'e göre ise saçların 
tamamının tıraş edilmesi veya kısaltılması vâciptir. Mezheplerin her birinde 
başın tıraş edilecek miktarı ile abdestte meshi gereken miktarı aynıdır. 

Erkeklerin saçlarını dipten tıraş etmeleri, kısaltmaktan efdaldir. Kadınlar
ise saçlarının en az dörtte birinin uçlarından bir miktar keserler. Onların 
saçlarını dipten tıraş etmeleri mekruhtur. Saçların kısaltılması halinde kesilen 
miktar, parmak ucu (parmağın uç boğumu) uzunluğundan daha az olmamalıdır. 

c) Tıraş ile Diğer Menâsik Arasında Tertip

Hz. Peygamber Vedâ haccında bayramın ilk günü Mina'da önce Akabe
Cemresi’ne yedi taş attı, sonra kurbanlarını kesti, daha sonra tıraş oldu ve 
aynı gün Mekke'ye gidip ziyaret tavafını yaptı ve tekrar Mina'ya döndü. Bu 
dört menâsik yerine getirilirken, Hz. Peygamber'in yaptığı sıralamaya uymanın 
vâcip veya sünnet oluşu konusunda müctehidler arasında görüş ayrılığı 
vardır. Ebû Hanîfe'ye göre, bunların ilk üçünde Hz. Peygamber'in yaptığı 
sıralamaya uymak vâciptir. Aksi halde ceza (dem) gerekir. Ancak, ifrad 
haccında şükür kurbanı vâcip olmadığından, nâfile olarak kesenlerin kurban 
konusunda tertibe uymaları vâcip değil, sünnettir. Ebû Yûsuf ve İmam Mu-
hammed ile diğer üç mezhebe göre ise sıralamaya riayet sünnettir. Uyulmaması 
mekruh ise de ceza gerekmez. Ancak Mâlikî mezhebinde Akabe 
Cemresi’ne taş atmanın tıraş ve tavaftan önce olması gerekir. Ziyaret tavafında 
ise Ebû Hanîfe dahil, bütün müctehidlere göre tertip vâcip değil, sünnettir. 
Tertibe uyulduğu takdirde ifrad haccı yapanlar Akabe Cemresi’ne 
taşlarını attıktan sonra, temettu‘ veya kırân haccı yapanlar ise taş atıp kurbanlarını 
kestikten sonra tıraş olup ihramdan çıkarlar. Tıraş olabilecek duruma 
gelen kimseler saçlarını kendileri tıraş edebilecekleri gibi henüz kendileri 
tıraş olmadan başka ihramlıları da tıraş edebilirler. Fakat tıraş olmadıkça 
veya saçlarını kısaltmadıkça diğer ihram yasaklarını yapamazlar. 

d) Tıraş Olma ve Saçları Kısaltmanın Hükmü

Saçların tıraş edilmesi veya kısaltılması ile ihramdan çıkılmış olur. İhramdan
çıkma, elbise giyme, koku sürünme, saç, sakal, bıyık ve tırnak 
kesme gibi ihram yasaklarının kalkması demektir. Buna "tehallül" denir. 
Hacda cinsel ilişki dışındaki yasakların kalkması ve cinsel ilişki yasağının 
kalkması olmak üzere iki ayrı tehallül vardır. Bunlardan birincisine "küçük 
tehallül" veya "ilk tehallül"; ikincisine ise "büyük tehallül" veya "ikinci 
tehallül" denir. 

1. İlk Tehallül. Hanefî mezhebinde, cinsel ilişki dışındaki ihram yasaklarının
kalkmasını sağlayan ilk tehallül ancak saçların tıraş edilmesi veya 
kısaltılması ile olur. İlk tehallülün gerçekleşmesi için tertibe uymak gerekmediği 
gibi daha önce taş atma ve kurban kesme nüsüklerini yapmış olmak 
da gerekmez. Bayramın ilk günü fecr-i sâdıktan sonra tıraş olmakla ilk 
tehallül gerçekleşir ve cinsel ilişki dışındaki bütün ihram yasakları kalkar. 
Fakat Akabe Cemresi’ne taş atmak, kurban kesmek, hatta ziyaret tavafını 
yapmakla -tıraş olmadıkça- ne ilk ne de ikinci tehallül gerçekleşir. Şâfiîler'e 
göre ilk tehallül taş atma, tıraş olma veya ziyaret tavafından herhangi ikisini 
yapmakla; Mâlikî ve Hanbelîler'e göre ise Akabe Cemresi’ne ilk günkü taşları 
atmakla gerçekleşir. 

2. İkinci Tehallül. İkinci tehallül cinsel ilişki dahil bütün ihram yasaklarının
kalkması demektir. İlk tehallülden sonra ziyaret tavafının da 
yapılmasıyle olur. Şayet henüz tıraş olmadan ziyaret tavafı yapılmışsa, tıraş 
olmakla ilk ve ikinci tehallül her ikisi birden gerçekleşir. Hanefîler dışındaki 
diğer üç mezhepte, ikinci tehallül için ziyaret tavafından başka sa‘yin de 
yapılmış olması gerekir. Çünkü onlara göre sa‘y vâcip bir nüsük değil, haccın 
rükünlerindendir. 
E) VEDÂ TAVAFI 

Vedâ tavafı Mekkeli olmayan ve Mekkeli hükmünde sayılmayan, uzak
bölgelerden gelmiş hacıların Mekke'den ayrılmadan yapmaları gereken en 
son tavaftır. Buna sader tavafı da denir. Sader ayrılma demektir. 

a) Vâcip Olmasının Şartları

1. Haccetmiş olmak. 
2. Hacceden kişinin Âfâky olması. 
3. Kadınlar, Mekke'den ayrıldıkları esnada aybaşı veya loğusalık halinde 
olmamak. 
Sadece umre yapanlar ile, Mekke'de, Harem bölgesinde ve mîkat sınırları 
içinde ikamet eden hacıların, Mekke'den ayrılırken vedâ tavafı yapmaları 
gerekmediği gibi, henüz vedâ tavafını yapmadan aybaşı veya loğusa olan 
ve temizlenmeden Mekke'den ayrılan kadınlardan da vedâ tavafı düşer. 
Fakat Mekke'den ayrılmadan temizlendikleri takdirde, yola çıkmak için hazırlanmış 
bile olsalar, vedâ tavafını yapmaları gerekir. 

b) Vakti ve Sıhhat Şartı

Vedâ tavafı ziyaret tavafından sonra yapılır. Mekke'den ayrılıp mîkat dışına 
çıkılmadıkça vakti sona ermiş olmaz. Vedâ tavafını yapmadan Mekke'den 
ayrılan kişi henüz mîkat sınırları dışına çıkmamışsa, ihramsız olarak 
Mekke'ye dönüp vedâ tavafını yapması vâciptir. Mîkat dışına çıkılmışsa 
dönmek vâcip değildir ve artık ceza gerekir. Fakat dönülüp eda edilirse yani 
yeni bir umre yapmak üzere ihrama girip umreden sonra vedâ tavafı yapılırsa 
ceza düşer. Ziyaret tavafından önce vedâ tavafı yapılmaz. Şayet yapılırsa, 
bu tavaf ziyaret tavafı sayılır. Çünkü Arafat vakfesinden sonra yapılan 
ilk tavaf hangi niyetle yapılırsa yapılsın ziyaret tavafı olur. Ziyaret tavafından 
sonra yapılan her tavaf da vedâ tavafı sayılır. Hanefî mezhebinde vedâ 
tavafının Mekke'den ayrılırken yapılması daha faziletli ise de önceden yapmak 
da câizdir. Bu takdirde Mekke'den ayrılırken tekrar yapmak gerekmez. 
Vedâ tavafını yaptıktan sonra Harem-i şerif’e gidip namaz kılmakta veya 
tavaf yapmakta bir sakınca yoktur. Bu durumda en son yapılan tavaf, vedâ 
tavafı olur. 

Şâfiî ve Hanbelîler'e göre, vedâ tavafı Mekke'den ayrılırken yapılır. Aksi
halde iadesi gerekir. Mâlikîler'e göre ise vedâ tavafı vâcip değil sünnettir. 

VI. HACCIN SÜNNETLERİ ve ÂDÂBI
Hacda farz ve vâcipler dışında kalan diğer menâsik haccın sünnetleridir. 
Sünnetlerin yerine getirilmesi haccın sevabını arttırır. Mazeretsiz terki mekruhtur. 
Fakat sünnetlerin terkinde herhangi bir maddî ceza gerekmez. Haccın 
vâcipleri gibi sünnetleri de "aslî" ve "fer‘î" olmak üzere iki kısımdır. Fer‘î 
sünnetler ilgili menâsikle birlikte açıklandığı için burada sadece haccın aslî 
sünnetlerine yer verilecektir. 

A) HACCIN SÜNNETLERİ

a) Kudüm Tavafı 

Kudüm, "geliş ve varış" anlamındadır. Buna göre kudüm tavafı, Mekke'ye 
geliş tavafı demektir. İfrad veya kırân haccı yapan Âfâkyler için sünnet 
olup Arafat vakfesine kadarki süre içinde eda edilir. Mekke'ye varınca geciktirilmeden 
yapılması müstehaptır. Haccın sa‘yi bu tavaftan sonra yapılacaksa 
tavafta "ıztıbâ‘" ve "remel" yapılır. Aksi halde yapılmaz. Âfâky olmayanların, 
yani haccetseler bile Harem ve Hîl bölgeleri halkının, temettu‘ 
haccı veya sadece umre yapanların, ifrad haccı yaptıkları halde Mekke'ye 
uğramadan doğrudan Arafat'a çıkanların ve özel halleri sebebiyle Arafat 
vakfesinden önce kudüm tavafı yapamamış olan kadınların kudüm tavafı 
yapmaları gerekmez. 

b) Hac Hutbeleri

Hacla ilgili olarak üç hutbe vardır. Birinci hutbe Zilhiccenin 7. günü Mekke'de,
Harem-i şerif'te öğle namazından önce okunur. İkinci hutbe, arefe günü 
Arafat'ta Nemîre Mescidi’nde zevalden sonra cem‘-i takdîm ile kılınan öğle ve 
ikindi namazlarından önce, cuma hutbesinde olduğu gibi, arada oturularak iki 
hutbe halinde okunur. Üçüncü hutbe ise, bayramın 2. günü öğle namazından 
önce Mina'da Mescid-i Hayf'ta irad edilir. 

c) Arefe Gecesini Mina'da Geçirmek

Zilhiccenin 8. terviye günü güneş doğduktan sonra Mekke'den Mina'ya
gitmek ve o günkü öğle namazından ertesi günkü sabah namazı dahil, beş 
vakit namazı Mina'da kılıp geceyi de Mina'da geçirmek ve arefe günü sabahı 
güneş doğduktan sonra buradan Arafat'a hareket etmek sünnettir. 
Günümüzde kalabalık sebebiyle genellikle doğrudan Arafat'a çıkılmakta ve 
bu sünnet -düzeni ve emniyeti koruma zaruretinden dolayı- terkedilmektedir. 

d) Bayram Gecesini Müzdelife'de Geçirmek 

Arefe günü güneş battıktan sonra Arafat'tan Müzdelife'ye intikal edip
geceyi burada geçirmek ve sabah namazını kıldıktan ve ortalık aydınlandıktan 
sonra buradan Mina'ya hareket etmek sünnettir. 

e) Bayram Günlerinde Mina'da Kalmak

"Eyyâm-ı nahr" ve "eyyâm-ı Mina" denilen Zilhiccenin 10, 11 ve 12.
günlerinde Mina'da kalmak ve orada gecelemek, Hanefîler'e göre sünnet, 
diğer üç mezhepte ise vâciptir. 

f) Muhassab'da Bir Süre Dinlenmek

Hac sonunda Mina'dan dönüşte, Mekke girişinde, Cennetü'l-muallâ civarında,
Muhassab denilen vadide bir süre dinlenmek (tahsîb), Hanefîler'e 
göre sünnet-i kifâye, diğer mezheplerde ise müstehaptır. Bu yere "Ebtah", 
"Batha" veya "Hasba" da denilmektedir. Bu vadi günümüzde Mekke'nin 
içinde kaldığından artık bu sünnet yapılamamaktadır. 

B) HACCIN ÂDÂBI

1. Hac farîzası helâl kazanç ile eda edilmelidir. Hac sadece malî bir ibadet
olmadığından, meşrû olmayan kazanç sarfedilerek yapılan hac şeklen 
sahih olursa da bu haccın sevap ve fazileti olmaz. 
2. Üzerlerinde kul hakkı bulunanlar yola çıkmadan önce hak sahiplerinin 
haklarını ödeyerek onlarla helâlleşmelidir. 
3. Bir daha işlememek azim ve kararı ile günahlara tövbe edilmelidir. 

4. Kazâya kalmış ibadetleri mümkün olduğunca kazâ edilmeye çalışılmalıdır.
5. Hac yolculuğu konusunda bilgi ve tecrübesi bulunan kişilerle istişarede 
bulunulmalıdır. 
6. Haline uygun, anlaşabileceği yol arkadaşları edinmelidir. 
7. Yola çıkmadan akraba ve dostlarla vedalaşmalıdır. 
8. Gösterişten ve böbürlenmekten sakınmalı, mütevazi ve ihlâslı olmalıdır. 
9. Yola çıkarken ve eve dönüşte ikişer rek‘at namaz kılmalıdır. 
10. Gerek yolculukta gerek hac esnasında başkalarıyla tartışmaktan ve 
kırıcı davranışlardan sakınmalıdır. 
11. Boş ve faydasız şeylerle meşgul olmayıp vakitler ibadet ve faydalı 
işlerle değerlendirilmelidir. 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol