Haccın Yükümlülük Sartalrı
HACCIN ŞARTLARI
A) YÜKÜMLÜLÜK ŞARTLARI
Hac ibadetiyle yükümlü olmak için genel olarak bütün yükümlülükler de
öngörülen Müslümanlık, akıl ve bulûğşartı yanında, ayrıca hac yapmaya
bedenî ve malî imkânların yeterli olması da şarttır. Beden ve malî imkânın
yeterli düzeyde bulunmasına literatürde, yapabilme, güç yetirebilme anlamında
istitâat denilir.
Ayrıca kişinin hac ile yükümlü sayılabilmesi ve hac yükümlülüğünün
zimmetinde borç olarak sabit olabilmesi için belirtilen dört şarta ilâve olarak,
bu farîzayı yerine getirecek vakte erişmiş olması da gerekir. Belirtilen tüm
şartları taşıdığı halde, bu tarihten itibaren haccı ifaya elverişli zaman bulamadan
yani hac mevsimine erişemeden ölen kişi hac ile yükümlü olmadan
ölmüş kabul edilir.
İstitâat, teknik ifadesiyle söylenecek olursa, haccın vücûb şartıdır. Hac,
sadece Kâbe ve civarında belirli günlerde eda edilen bir ibadet olduğu için
hac yükümlülüğü bedenî ve malî imkânların yeterli olması
şartına bağlanmıştır.
İslâm dini, diğer mükellefiyetlerde olduğu gibi, hac ibadetinde de
mükellefin durumunu dikkate almış ve ona güç ve imkânlarının üzerinde bir
yük yüklememiştir.
Hac yükümlülüğü için istitâatın şart olduğu konusunda mezhepler arasında
görüş birliği olmakla beraber istitâatin ne anlama geldiği konusunda
bir birlik yoktur. Mezhep imamları ve müntesipleri, âyette geçen istitâat
kavramını farklı
şekillerde anladıkları için aralarında, haccın yükümlülük ve
eda şartlarının tesbitinde bazı farklılıklar doğmuş, bu bakımdan bir kısmının
yükümlülük şartı olarak kabul ettiği bir şey diğerinde eda şartı olmuştur.
İstitâat denilen yapabilme güç ve imkânı, hac yolculuğuna çıkacak kişinin
gidip dönünceye kadar kendisinin ve bakmakla yükümlü olduğu kimselerin
geçimlerini sosyal seviyelerine uygun olarak sağlayacak malî güce ve
hac için yeterli zamana ve malî güce sahip olması anlamına gelmektedir.
B) EDA ŞARTLARI
Haccın edasının, yani hac yükümlüsü tarafından bizzat ifa edilmesinin
farz olması için bulunması gereken şartlara 'haccın edasının şartları' denir.
Bu şartlar genel hatlarıyla şunlardır:
a) Sağlıklı Olmak. Ebû Hanîfe ve Mâlik, sağlıklı olmayı hac yükümlüsü
olmanın şartı olarak gördüklerinden bunlara göre sağlıklı olmayan kimseler
hac yapmakla mükellef değildir; dolayısıyla yerlerine vekil göndermeleri
de gerekmez.
Hanefî imamlardan Ebû Yûsuf ve Muhammed ile Şâfiî ve Hanbelî hukukçularına
göre ise, yukarıda belirtilen yükümlülük şartlarının gerçekleşmesi
halinde, fiilen haccetmeye engel teşkil eden bir hastalık veya sakatlığı
bulunanlar, yerlerine vekil göndermeli veya bunu vasiyet etmelidirler. Fiilen
hac etmeye engel hastalık ve sakatlıklar arasında, genel olarak, körlük, kötürümlük
ve hac yolculuğuna dayanamayacak derecede hastalık veya yaşlılık
durumları gösterilmiştir.
b) Yol Güvenliği. Hanefî ve Hanbelî mezheplerinde fetvaya esas olan
görüşe göre yol güvenliğinin bulunması haccın edasının şartlarındandır.
Mâlikî ve Şâfiîler ise, istitâat kavramına getirdikleri açıklama doğrultusunda,
bunu yükümlülük şartları arasında saymışlardır.
c) Ârızî Bir Engelin Bulunmaması. Tutukluluk veya yurt dışına çıkma
yasağı gibi yolculuğa çıkmayı engelleyen bir durumun hac mevsimine
denk gelmesi halinde eda yükümlülüğü gerçekleşmez.
d) Kadınlara Özel İki Şart. Haccın edasıyla doğrudan ilgisi bulunmamakla
birlikte, kadınlara ilişkin başka hükümlerin sonucu olarak söz konusu
edilen iki şart daha bulunmaktadır.
Bunlardan birincisi, kadınların tek başlarına uzun mesafeli yolculuklara
çıkma yasağından kaynaklanan "yanlarında eşlerinin veya bir mahremlerinin
bulunması" şartıdır. Hanefî mezhebine göre, haccedebilmek için seferîlik
hükümlerinin uygulanacağı bir mesafeyi katetmek durumunda olan kadınlar
tek başlarına hac yolculuğuna çıkamazlar.
Şâfiî mezhebinde ise katedilecek mesafeden ziyade yol emniyeti ve kadınların
güvenliği esas alındığından koca veya başka bir mahremin bulunması
şart koşulmamış, bunun yerine kadınların bunu sağlayacak şekilde
-ağırlıklı görüşe göre üç kadının yer aldığı- bir grup oluşturmaları yeterli
görülmüştür. Bununla birlikte iki kadının hatta kendini güvenlik içinde hissediyorsa
bir kadının -sadece- farz olan hac görevini yerine getirmek için tek
başına yola çıkması câiz görülmüştür. Mâlikî mezhebine göre ise, kocası
veya bir mahremi bulunmayan yahut ücretle bile olsa kendisiyle birlikte
hacca gelmeyen bir kadın, güvenli bir kafile ile birlikte, bu kafilede başka
kadınların bulunup bulunmaması dikkate alınmaksızın hac yolculuğuna
çıkabilir.
İkinci şart ise sadece boşanma iddeti veya vefat iddeti beklemekte olan
kadınlara ilişkin olup, "beklemeleri gereken süreyi tamamlamış olmaları"dır.
Hanefî mezhebine göre eda şartı olan bu durum diğer mezheplere göre yükümlülük
şartıdır.
Eda şartlarını taşıyan kimselerin bizzat hac yapmaları, bu şartlardan
herhangi birinin gerçekleşmemesi durumunda bedel (vekil) göndermeleri
veya bunu vasiyet etmeleri gerekir.