Dini Duygu
Dini Duygu
Dini duygu,ilahi bir kuvvetin varlığından kaynaklanan düşünce,tasavvur ve hareketlerin insanda uyandırdığı duygudur.Bu duygu,insanı ilahi varlıkla temasa getirir ve ona yöneltir.Din duygusu,diğer duygulardan çok kapsamlı ve birbirinden farklı birçok duyguyu içerisine alan önemli bir duygudur.Onun, bu farklı duygularını ayrı ayrı açıklamak daha iyi anlaşılmasını sağlar.Bu duygular,Hayranlık,Sevgi,
saygı,güvenme,bağlılık,minnettarlık,korku,sığınma ve teslim olma gibi duygulardır ve bu duygular çeşitli oranlarda birbirinin içine karışmış şekilde de tezahür edebilir.Ayrıca her bireyde bu duygular farklılık arzedebilir.Din duygusundaki korkuyu ,kişiyi korktuğu varlığa yaklaştırması ve onu teslimiyete götürmesidir.Örneğin,küçük bir çocuğun yaptığı yanlıştan ötürü kızan annesine yine çocuğun ona geri sarılması gibi dersek daha iyi anlamış oluruz.Nasıl o çocuğun kortuğunda bile sığınacak tek yeri annesi ise bizim bu evrende ,ona saygısızlık yapsak bile ondan başka bizim hatamızı ve günahımızı bağışalayacak başka varlık ve ilah olmadığı ,ondan başka gidilecek manevi kapımızın olmadığı inancının veridiği teslimiyet duygusudur.
Nitekim Annelik sevgisi ve korkusu ile Allah sevgisi ve korkusu manevi duygulardır.Onu ancak yaşayanlar bilir.
Fakat,diğer korkularda,kaçmak,nefret etmek gibi eğilimler olduğu gibi,din duygusunda yada Anneliğe sığınma duygusunda,Sığınmak,sokulmak,ümitlenmek,ona teslim olma gibi yüce duygular vardır.Yüce Allah belki de de kendisine daha iyi sığınabilmemiz için biz insanlığı Anne ve baba şefkat sevgi ve eğitimi altında büyüterek,onlardan alacağı manevi sevgiyi ,ileride Allah sevgisine daha kolay geçiş sağlamayı sağlayacak bir eğitim metodunu tercih etmesinde bir hikmet ve tecelli yatmakta olduğunu düşünebiliriz.
Nasıl Anne ve babalar çocuklarını ödül ve ceza ile eğitiyorsa,Yüce Rabbimiz de bizlere kutsal kitaplarında ödül ve cezalardan bahsetmiştir.Ödül(Sevap)Sevabın karşılığı ;Cennet.
Ceza(günah) ,günahın karşılığı Cehennem dir.
Öyle ise Ödül,sevinç duygusunun tezahürü ise,
Ceza da Korku duygusunun tezahürüdür.
"İşte burada bir dönüşüm sözkonusu olmaktadır.Şöyleki ,insan bir taraftan,teslim olduğu ve bağlılık gösterdiği,kudretli bir varlık olduğuna inandığı Allahın emirlerine uymamanın korkusunu ve huzursuzluğunu yaşadığı gibi,diğer taraftan bu korku onu tekrar Allah'a sığınmaya yöneltmektedir.
Din duygusunda korku ile saygı yanyana,iç içedir.
Allah sevgisi din duygusunun en önemli öğesidir,ilkesidir.
İnsan ancak Allah sevgisiyle, olgun insan olma özelliğini kazanır.Çünkü Allah sevgisi insanı,Allahın yarattığı her şeyi sevmeye ,hoş görülü ve yardımsever olmaya iter.Yunus Emre'nin ifadesiyle"yaradılanı yaradandan ötürü hoş görür".
Nasıl ki,dince yasaklanan bir hareketten,işlenen bir günahtan sonra duyulan pişmanlık,üzüntü ve hayıflanma;Allahın emirlerini tam olarak yerine getirememe şuuruyla hissedilen korku,Kutsal bir kitabın,dini bir şiirin vb okunması,kutsal bir eseri seyretme,tabiat olayları(gök gürültüsü,şimşek,deprem)olayları üzerinde düşünme,doğaya bakış sonucu,tabiattaki olağanüstü düzen ve intizam karşısında duyulan zevk ve hayranlık,yaratıcının verdiği nimetleri hatırlayarak ona şükretme,onu sevme,ona karşı minnettarlık duyma,ona teslim olma duygusu önemli dini duygulardandır.
Ancak derece derece farklılıklar olmakla beraber din duygusuyla insan kendini yepyeni bir dünyada bulmakta,iç dünyasını zenginleştirmektedir.Din duygusunun insana verdiği iç huzuru,kalp huzurunun verdiği mutluluğu,insanın kendisinin aciz hissettiği anda,dinin insanoğlunun imdadına koştuğunu W.James şöyle der;"Kendimizin mükemmel bir varlık olmadığımızı,acz içinde,eksiklik hissettiğimiz bir anda(çok sevdiğimiz bir yakınımızı kaybettiğimiz anda,Gözle görülemeyecek bir mikrop,virüsün bizi alt ettiği bir anda)Din,imdada koşmaktadır.Yalnız dindar olma halinde ona erişilebilen bir ruh hali vardırki bu,bütün umutların kaybedildiği ve bizi çevreleyen hayatın adeta bizi terkettiği anda ortaya çıkan dini duygu sayesinde bizi yeniden gençleştirmek te ve iç dünyamızı değiştirmektedir.Böylece bütün sıkıntılardan kurtulmuş,hertürlü endişeden arınmış olarak kendimizi yepyeni bir dünyada buluruz.Böyle bir sevinç duygusuna ancak dinde rastlanılabilir,Aynı duyguyu başka yerde bulmak mümkün değildir.
Aynı şekilde Belma Özbaydar'ında ifade ettiği gibi;Din duygusu,İnsana yaşadığı dünyada bulamadığı bir emniyet ve teselli kazandırmakta,kendisinin dışında bulunan,rahatlıkla güvenebileceği bir kuvvete ,kudrete dayanma imkanı sağlamaktadır.
Din duygusu diğer duygular gibi,insanın tabiatına ve yaratılışına bağlı bir duygudur.Her insan maddi ve manevi etkiler karşısında duygulanmak kabiliyetinde bulundukça,bedeni ve ruhi rahatsızlığı yoksa,fıtri(doğuştan) ve tabii olarak dini duyguya sahiptir.
Ancak bu duygu onda,doğuştan gelen diğer eğilim ve duygularla karışmış ,şuur ve iradesi dışında yaşayan belirsiz bir duygu halindedir.Bir kişinin şu veya bu dine mensup olabilmesi,daha sonraki aile,eğitim ve toplum gibi faktörlerin etkisi ve din şuurunun gelişmesiyle gerçekleşir.
Din duygusunun, William James,Flournoy,Girgenshon,Remplein,Spranger,Antoine Vergote gibi bilim adamları,Din duygusunun Fıtriliği(doğuştan)olduğunu kabul etmekte,bunu içgüdü,eğilim,tabiatüstü varlığa bağlanmak gibi olgularla açıklamaktadırlar.
İSLAM DİNİNE GÖRE
Kur'an'ı Kerime göre,Din duygusu insanda doğuştan mevcuttur.Araf suresinin 172.ayetinde,"Rabbin,Adem oğullarından,onların bellerinden,zürriyetlerini almış ve onları kendilerine şahit tutmuş ve ben sizin Rabbiniz değilmiyim diye .Evet,buna şahidiz,dediler.Kıyamet günü,biz bundan habersiz dik,demeyesiniz"buyurulmaktadır.
Bu ayetin tefsiriyle ilgili farklı yorumlar yapılmıştır,biz bunlardan en uygun olanı buraya alıdık"Burada belirtilen sözleşme mecazi anlamda olup bu olay, dünya yaratılmadan önce değil, her insanın kendi bedeninin yaratılması sırasında gerçekleşmektedir. Bir görüşe göre zürriyetlerin baba sulbünde yaratılışı esnasında, başka bir görüşe göre anne rahmine yerleşip organik oluşumunu tamamlaması sürecinde Allah Teâlâ insanoğlunun doğasına ya da fıtratına kendisinin varlık ve birliğini tanıma, kavrama ve dolayısıyla kendisine inanma yeteneğini yerleştirmektedir. Şu halde Allah, her insanı, iman etmesi için yeterli zihnî ve psikolojik donanıma sahip kılmakta; iç ve dış âlemde kendi varlığına ve birliğine kılavuzluk edecek birçok kanıtlar yaratmaktadır; böylece O, sanki insanlara, “Ben sizin rabbiniz değil miyim?” diye sormakta, onlar da “evet” diyerek bunu tasdik etmektedirler. İnsanın doğasındaki iman kabiliyeti bu âyetlerde temsilî bir dille anlatılmış bulunmaktadır (Zemahşerî, II, 103)."
Hz.Muhammed (sav)de bir hadisi şerifi de;Her doğan çocuk İslam fıtratı(İslami yaratılış eğilimi) üzerine doğar (Müslim,Kitabul Kader,46/22)
Sözü de ,insanların doğuştan aynı dini duyguya sahip olarak doğduklarına işaret etmektedir.
Bütün insanlar,doğuştan,yaratılmışların da var olan Allah'a inanmaya eğilimli bir özelliğe sahiptir.İnsandaki bu doğuştan gelen eğilim,daha sonra dış faktörlerin etkisi ile belli bir şekil kazanır.Çevresel faktörlerin ve çevresindeki kişilerin çocuğa aşıladıkları dini esaslar içindeki bu inanma eğilimiyle birleşerek onu belirli bir dine yöneltir.
İnsanda Allah'a inanma eğilimi,din duygusu olmakla beraber,hangi dini kurallara göre hareket etmesi gerektiğini bilemeyeceği den,ilahi dinlerce kabul edildiğine göre Allah,insanlar arasından seçtiği peygamberler vasıtasıyla kişinin uyması gereken dini kuralların,esasların,yapması gereken ibadetlerin neler olduğunu bildirmiştir.Yani Allah insanlara bu konuda yol göstermiş,yardımcı olmuştur.Demek ki insanlarda ,küçük yaştan itibaren,"her şeyden güçlü bir varlık arama ve bu varlığa sığınma "duygusu vardır. Daha sonra zihni gücün de gelişmesiyle beraber ortaya çıkan,yaradılışın ve çeşitli olayların ardındaki nedenleri,gerçekleri öğrenme merakı ve bunları güçlü,kudretli bir yaratıcının varlığına dayandırdığı takditirde ancakntatmin olabilmesi,kişinin din duygusunun gelişmesine neden olmaktadır.
(Doç,Dr.Hüseyin Peker,Din Psikolojisi,Samsun,1993,Sayfa;62-67)