""DİNİNİZLE İLGİLENEN,DERDİNİZLE İLGİLENMİYORSA,BİLİNKİ O TAM BİR SAHTEKARDIR"" Macar Atasözü.
HOŞ GELDİNİZ
Ziyaret etiğiniz için teşekkür ederiz,burada huzurlu bir vakit geçireceğinizden eminim.Yine bekleriz,

Namazın Kılınış Şekli

NAMAZIN KILINIŞI
Namazın farz ve vâciplerine, sünnet ve âdâbına uygun şekilde kılınışına
ilmihal dilinde "sıfâtü's-salât" denilir. Namaz kılacak kişi abdestli ve kıbleye
yönelik olarak durup ellerini kaldırır ve niyet ederek Allahüekber der, ellerini
bağlar. Sübhâneke'llâhümme ve bihamdike ve tebârekesmüke ve
teâlâ ceddüke velâ ilâhe gayrük der. İmama uymuş
(muktedî) değilse,
Eûzü billâhi mine'ş-şeytâni'r-racîm. Bismillâhi'r-rahmâni'r-rahîm der
ve Fâtiha'yı okur. Fâtiha'nın bitiminde âmin der, besmelesiz olarak bir sûre
veya birkaç âyet okur (zamm-ı sûre). Ardından Allahüekber diyerek rükûa
gider. En az üç kere Sübhâne rabbiye'l-azîm dedikten sonra Semiallâhü
limen hamideh diyerek doğrulur ve Rabbenâ lekel-hamd der. Ardından
Allahüekber diyerek secdeye gider. Bedensel bir engeli yoksa yere önce dizlerini,
sonra ellerini ve sonra yüzünü koyar, kıyama dönerken de bunun
aksini yapar. Secdede en az üç kere Sübhâne rabbiye'l-a‘lâ dedikten sonra
yine Allahüekber diyerek ara oturuşu (celse) yapar, sonra yine Allahüekber
diyerek ikinci secdeye gider ve yine üç kere Sübhâne rabbiye'l-a‘lâ dedikten
sonra Allahüekber diyerek ikinci rek‘ata kalkar.

İkinci rek‘at da birinci rek‘at gibidir. Şu kadar ki ikinci rek‘atta elleri kaldırma,
Sübhâneke ve eûzü yoktur. Ayağa kalkınca el bağlayıp besmele ile
Fâtiha'yı okur ve âmin dedikten sonra Fâtiha'ya bir sûre veya birkaç âyet
ekler. Daha sonra birinci rek‘atta olduğu gibi rükû ve secdeleri yapar. İkinci
secdeden sonra ka‘de yapıp et-Tahiyyâtü lillâhi ve's-salavâtü ve'ttayyibât.
es-Selâmü aleyke eyyühe'n-nebiyyü ve rahmetullâhi ve
berekâtüh. es-Selâmü aleynâ ve alâ ibâdillahi's-sâlihîn. Eşhedü en lâ
ilâhe illallah ve eşhedü enne Muhammeden abduhû ve resûlüh der.
Kılacağı namazın rek‘at sayısı ikiden fazla ise bu “ilk oturuş” (ka‘de-i ûlâ)
olur. Bu oturuşta Tahiyyât'a bir şey eklenmez ve Allahüekber diyerek
üçüncü rek‘ata kalkılır. Kalkacağı zaman ellerini dizleri üzerine getirir, öyle
kalkar. Kıyamda el bağlayıp besmele ile Fâtiha'yı okur ve âmin der. Bundan
sonra yapılacak şeyler namazın farz olup olmamasına göre küçük değişiklikler
gösterir:

a) Bu kıldığı farz namaz ise Fâtiha'dan sonra sûre veya âyet okumayıp
rükûa varır. Secdelerden sonra, eğer varsa dördüncü rek‘ata kalkar, dördüncü
rek‘at da üçüncü rek‘at gibidir. Dördüncü rek‘at yoksa ikinci secdeden
sonra oturur (son oturuş=ka‘de-i ahîre).

b) Kıldığı namaz farz değilse, farklı olarak üçüncü rek‘atın Fâtiha'sına
âmin dedikten sonra, bir sûre veya birkaç âyet okur. Sonra rükûa ve secdeye
varır. Dördüncü rek‘at, üçüncü rek‘at gibidir. Dördüncü rek‘atın secdeleri
yapılınca oturulur. Bu oturuş, üç rek‘atlı namazların üçüncü rek‘atının ve
iki rek‘atlı namazların ikinci rek‘atının bitiminde yapılan oturuş gibi, son
oturuş (ka‘de-i ahîre) adını alır. Son oturuşta Tahiyyât'tan sonra salavat ve
dualar okunur, ardından selâm verilir.

Salavat şudur: Allâhümme salli alâ Muhammedin ve alâ âli Mu-
hammed, kemâ salleyte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrâhîm. İnneke
hamîdün mecîd. Allâhümme bârik alâ Muhammedin ve alâ âli Mu-
hammed, kemâ bârekte alâ İbrâhîme ve alâ âli İbrâhîm. İnneke
hamîdün mecîd.

Dualar: Son oturuşta salavat getirdikten sonra yapılacak dua, âyetlerden
iktibas edilebileceği gibi hadislerden de edilebilir.

Âyetlerden alınarak yapılabilecek duaya örnek:

Rabbenâ âtinâ fi'd-dünyâ haseneten ve fi'l-âhireti haseneten ve
kınâ azâbe'n-nâr, bi rahmetike yâ erhame'r-râhimîn (el-Bakara 2/201).

Rabbenâ lâ tüziğ kulûbenâ ba‘de iz hedeytenâ ve heb lenâ min
ledünke rahmeten inneke ente'l-vehhâb (Âl-i İmrân 3/8).

Rabbic'alnî mukyme's-salâti ve min zürriyyetî rabbenâ ve
tekabbel duâ. Rabbenağfir lî ve li-vâlideyye ve li'l-mü'minîne yevme
yekumü‘l-hisâb (İbrâhîm 14/40-41).

Hadislerden iktibas edilebilecek duaya örnek:

Allahümme innî es'elüke mine'l-hayri küllihî mâ âlimtü minhü ve
mâ lem a‘lem ve eûzü bike mine'ş-şerri küllihî mâ âlimtü minhü ve
mâ lem a‘lem.

Türkçesi: "Allahım bildiğim bilmediğim bütün iyilikleri senden istiyorum,
bildiğim bilmediğim bütün kötülüklerden sana sığınıyorum".

İsteyen bu duaların anlamlarını da söyleyebilir. Şimdi bu vesileyle namazda
Türkçe dua etmenin namazı bozup bozmayacağı konusu ile Hz. Peygamber'den
nakledilenlerden başka bir duanın namazda okunup okunamayacağı
sorusuna açıklık getirmeye çalışalım.

Namazda Türkçe Olarak Dua Edilebilir mi?

"Namazda insanların kelâmından hiçbir şey uygun olmaz. Çünkü namaz
ancak tesbih, tekbir ve Kur'an okumadan ibarettir" (Müsned, V, 447-448;
Nesaî, “Sehv”, 20; bk. Müslim, “Mesâcid”, 35; Ebû Dâvûd, “Salât”, 174).

Hadiste geçen "insanların kelâmı" sözü, başka biriyle karşılıklı konuşmak
anlamına gelebileceği gibi insanların kendi aralarındaki konuşmaları türünden
konuşma, gündelik konuşma ve insan sözü anlamına da gelebilir.

"Namaz ancak tesbih, tekbir ve Kur'an okumadan ibarettir" ifadesi ise,
hasr ifade edecek şekilde anlaşılacak olursa, namazda bunların dışında bir
şey yapılamayacağı sonucu çıkar. Nitekim bazı Hanefîler bu noktadan hareketle
Kur'an lafızları dışında bir şeyle namazda dua edilemeyeceğini söylemişlerdir.
Diğer âlimler ise, namazda konuşma yasağının Mekke döneminde
geldiğini, halbuki namazdaki özel dua ve zikirlerin pek çoğunun Medine
döneminde hadislerle sabit olduğunu ve bu hadislerin "Namaz tesbihten…
ibarettir" hadisinin kapsamını daralttığını öne sürerek, namazda her türlü
lafızla dua edilebileceğini savunmuşlardır.

Hz. Peygamber bir gün namaz kılarken arkasında bir adamın "Ey Allahım,
bana ve Muhammed'e merhamet et, başka da hiç kimseye merhamet etme"
diye dua ettiğini duymuş, selâm verdikten sonra bu şekilde dua eden bedevîye
dönerek "Geniş olan bir şeyi (Allah'ın rahmetini) daralttın" demiştir
(Buhârî, “Edeb”, 27). Hz. Peygamber, namazda bu şekilde dua ettiği için o
kişiye namazı yeniden kılmasını söylememiş, sadece bencillik yapmaması
için uyarmıştır. Bu olay, namaz kılan kimsenin namazın dua ve münâcâta
ayrılmış bu bölümünde Kur’an ve Sünnet lafızları dışında fakat onlara uygun
içerikte sözlerle istediği gibi dua edebileceğini göstermektedir.

Hz. Peygamber rükûdan doğrulurken "Semiallahü limen hamideh" demiş,
kendisiyle birlikte namaz kılan arkadaşlarından Rifâa "ve leke'l-hamd
hamden kesîren tayyiben mübâreken fîh" diye ilâve etmiş; Hz. Peygamber
selâm verince arkaya dönerek "Demin konuşan kimdi?" diye sormuş; Rifâa
"Bendim" deyince, bunun üzerine Hz. Peygamber, "Otuz küsur melek gördüm,
senin söylediğin o sözü önce yazıp göğe götürmek için birbirleriyle
yarışıyorlardı" diyerek, Rifâa'nın ihdas ettiği bu sözü onaylamıştır (bk.
Şevkânî, II, 317-322).

Bu hadisler, namazda konuşma yasağının başka biriyle konuşmaya ilişkin
olduğunu, içerik bakımından uygun olmak şartıyla, kişinin istediği la-
fızlarla dua edebileceğini göstermektedir.

Namazda "Ey Allahım, beni evlendir, karnımı doyur" gibi insanların konuşmalarına
benzeyen sözler söylenirse, Hanefîler'e göre bunu söyleyen
kişinin namazı bozulur. Çünkü bu söz, Kur'an'daki dualara ve Hz. Peygamber'in
namazda okuduğu veya okunabileceğini bildirdiği dualara benzeme
mekte, içerik olarak namazın genel çerçevesine aykırı düşmektedir. Fakat
Şâfiî, dünyevî bir arzunun gerçekleşmesine yönelik olmakla birlikte sonuçta
bunun da bir dua olduğunu, dolayısıyla bu şekilde dua etmekle namazın
bozulmayacağını ileri sürmüştür.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol