""DİNİNİZLE İLGİLENEN,DERDİNİZLE İLGİLENMİYORSA,BİLİNKİ O TAM BİR SAHTEKARDIR"" Macar Atasözü.
HOŞ GELDİNİZ
Ziyaret etiğiniz için teşekkür ederiz,burada huzurlu bir vakit geçireceğinizden eminim.Yine bekleriz,

Namazın Vacipleri

NAMAZIN VÂCİPLERİ (NAMAZ KILARKEN GEREKLİ DİĞER DAVRANIŞLAR)


Namazın vâciplerinden herhangi birinin terkedilmesi namazı bozmaz.
Namazın vâciplerinden biri sehven terkedilmişse sehiv secdesi yapılması,
eğer kasten terkedilmişse namazın iade edilmesi yani yeniden kılınması
gerekir.

Hanefîler'deki vâcip kavramı, diğer mezheplerde bulunmadığı için burada
Hanefîler'in terminolojisine göre belirtilen vâciplerin bir kısmı, öteki
mezheplerde farz sayılırken, bir kısmı sünnet sayılmaktadır. Farz olan bir
şey terkedildiği zaman namaz fâsid (geçersiz) olur. Namazın vâciplerinden
biri bilerek terkedildiği zaman namazı yeniden kılmak (iade), bilmeyerek
(sehven) terkedildiği zaman ise sehiv secdesi yapmak lâzım gelir. Sehiv secdesi
yapılmadığı zaman ise, eksikliğin verdiği kerahete rağmen namaz borcu
düşmüş olur.

Namazın vâcipleri şunlardır:

1. Namaza "Allahüekber" sözüyle başlamak. Bu, çoğunluğa göre farzdır.
2. Nafile ve vacip namazların her rek‘atında, farz namazların ilk iki
rek’atında Fâtiha sûresini okumak. Bu, çoğunluğa göre farzdır.
3. Farz namazların ilk iki rek‘atında, vâcip ve nâfile namazların her rek‘atında
Fâtiha'dan sonra, Kur'an'dan kısa bir sûre veya buna denk düşecek bir
veya birkaç âyet okumak (zamm-ı sûre), Fâtiha'ya bir küçük sûre veya en
küçük sûreye denk üç kısa âyet ya da üç kısa âyete denk bir uzun âyet eklemek
vâciptir (En küçük sûre Kevser sûresi [İnnâ a‘taynâke'l-kevser] ve en
kısa âyet "sümme nazar" âyetidir). Fâtiha'dan sonra bir sûre daha okumak
çoğunluğa göre sünnettir.

4. Farz olan kıraati ilk iki rek‘atta yerine getirmek.
5. Fâtiha'yı, eklenecek sûreden önce okumak.
6. Tek başına namaz kılarken öğle ve ikindi namazları ile gündüz kılınan
nâfile namazlarda gizli okumak (kırâat-i hafî yapmak). Gizli okumanın
ölçüsü, sadece kendisinin duyabileceği kadar kısık bir sesle okumaktır. Sabah,
akşam ve yatsı namazları ile gece kılacağı nâfile namazlarda kişi serbesttir;
isterse sesli (cehrî), isterse hafî (alçak sesle) okuyabilir.
7. Cemaatle kılınan namazda imam, sabah namazı ile akşam ve yatsı
namazlarının ilk iki rek‘atında sesli okumalıdır. Cuma namazında, bayram
namazlarında, cemaatle kılınan teravih namazında, teravihten sonra cemaatle
kılınan vitir namazında da imam kıraati yüksek sesle yapar.
İmam, öğle ve ikindi namazlarının bütün rek‘atlarında, akşam namazının
üçüncü ve yatsı namazının son iki rek‘atında kıraati hafî yapar.

8. Secdede alın ile birlikte burnu da yere koymak.
9. Üç ve dört rek‘atlı namazlarda ikinci rek‘atın sonunda oturmak (ka‘de-i
ûlâ = ilk oturuş).
10. Namazların gerek ilk, gerekse son oturuşunda teşehhütte bulunmak,
yani Tahiyyât'ı okumak.
11. Namazın sonunda sağ ve sol tarafa selâm vermek (“es-Selâmü
aleyküm ve rahmetullah” cümlesinin "es-Selâm" kısmını söylemek vâcip,
"aleyküm ve rahmetullah" kısmını söylemek ise sünnettir).
12. Farz olan fiillerin sırasına riayet etmek (kıyamdan sonra rükûa gitmek,
iki secdeyi peş peşe yapmak gibi).
13. Farz olan fiili geciktirmemek. Meselâ, birinci oturuşta Tahiyyât'ı
okuduktan sonra, "Allahümme salli alâ Muhammed" diyecek kadar bir süre
bekledikten sonra üçüncü rek‘ata kalkılacak olursa farz geciktirilmiş sayılır
ve sehiv secdesi gerekir.
14. Vitir namazında Kunut duası okumak Ebû Hanîfe'ye göre vâcip,
İmâmeyn’e (Ebû Yûsuf ve İmam Muhammed) göre sünnettir.
15. Ramazan ve kurban bayramı namazlarının her iki rek‘atında ilâve
(zâit) üçer tekbir almak (bayram namazının ikinci rek‘atında rükûa giderken
tekbir almak da vâciptir. İkinci rek‘atta getirilen ilâve tekbirler rükûdan hemen
önce olduğu için bu rek‘atta rükûa giderken alınan tekbir de vâcip sayılmıştır).

16. Sehiv secdesi yapılmasını gerektiren bir fiilde bulunulmuşsa sehiv
secdesi yapmak. Sehiv secdesinden sonra selâm vermek de vâciptir.
17. Ta‘dîl-i erkâna riayet etmek Ebû Yûsuf'a göre farz, Ebû Hanîfe ve
Muhammed'e göre vâciptir.
18. Namazdayken secde âyeti okunmuşsa tilâvet secdesi yapmak (bk.
Tilâvet Secdesi).
V. NAMAZIN SÜNNET ve ÂDÂBI
Sünnet, Hz. Peygamber'in devamlı olarak yaptığı ve bir mazeret olmaksızın
terketmediği veya mazeretsiz nâdiren terkettiği şeydir. Namazda
Sübhâneke duasını okumak, eûzü çekmek bu mânada sünnettir. Sünnetin
yapılmasına sevap olmakla birlikte terkedilmesine ceza (ikab) yoktur; sadece
kınama ve sitem (itâb) vardır. Namazın sünnetleri, namazın vâciplerini tamamlar,
onlardaki kusurları telâfiye ve fazla sevaba vesile olur. Sünnetlere
riayet etmek ve devam etmek Hz. Peygamber'e muhabbetin bir nişanesi
sayılır. Bununla birlikte sünnetin terkedilmesi ne farzın terkedilmesi gibi
namazın bozulmasını (fesad) ve yeniden kılınmasını, ne vâcibin kasten
terkedilmesi gibi tahrîmen mekruhluğu, ne de vâcibin sehven terkedilmesi
gibi sehiv secdesi yapmayı gerektirir. Fakat sünnetlerin kasten terkedilmesi
"isâet" (yanlış ve kötü davranma) olur. İsâet, Hanefîler'in tanımlamasına göre
tenzîhen mekruhun üstünde, tahrimen mekruhun altında yer alır. Hz. Peygamber'in
devamlı olarak yapmayıp, yapılmasına teşvikte bulunduğu şeylere
ise Hanefîler, mendup=müstehap adını vermişlerdir. Buna göre meselâ
sabah namazının farzından önce iki rek‘at namaz kılmak sünnet, ikindi ve
yatsıdan önceki dört rek‘at ise müstehap sayılmaktadır.

Edep (çoğulu âdâb) ise, Hz. Peygamber'in devamlı olmaksızın birkaç
kere yaptığı şeylerdir. Rükû ve secdede üçten fazla tesbih yapmak (yani
rükûda üçten fazla “sübhâne rabbiye'l-azîm” demek) böyledir. Hanefî kitaplarında
edep tabiri, mendub=müstehap anlamında da kullanılır. Âdâb sayılan
şeyleri terketmek, her ne kadar isâet sayılmaz ve kınamayı gerektirmez ise
de bunlara riayet edilmesi daha faziletlidir (efdal). Esasen namazın âdâbı,
yüce yaratıcının huzurunda durulduğunun farkında olunarak, zâhiren mütevazi
bir halde bulunmaktır.


Buna göre Hanefîler'de namazın farz ve vâcipleri dışında yapılması uygun
görülen şeyler kuvvetliden zayıfa doğru şöyle bir sıralama takip etmektedir:
Sünnet, mendup=müstehap, âdâb.

Diğer mezheplerde ise mendup, bir bağlayıcılık ve gereklilik söz konusu
olmaksızın yapılması istenen şey şeklinde tanımlanmaktadır. Mendubun
yapılmasına sevap olmakla birlikte terkedilmesine ceza yoktur. Fakat
mendubu terkeden kişi, kınama ve sitemi hak eder.

Buna göre, cumhurun mendup tanımı Hanefîler'in sünnet tanımı ve anlayışlarıyla
örtüşmektedir. Esas itibariyle namazın farz ve vâciplerinden
olmayan, dolayısıyla eksikliği namazın aslına zarar vermeyen, bununla
birlikte yerine getirilmesi hem Hz. Peygamber'in uygulamasına uyma hem
de namazın şekil ve içeriğini tamamlama anlamına gelen şeylerin genel
anlamda mendup olarak değerlendirilmesi, namazın sünnet, müstehap ve
âdâbının bu başlık altında düşünülmesi mümkündür. Bu bakımdan aşağıda
namazın sünnetleri ve âdâbı olarak sayılan şeyler genel olarak namazın
menduplarıdır.
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol